2023’te Bizi Neler Bekliyor..

Gelecek yıl, 2022 hatta daha öncesinden devam eden risklerin üzerine başka riskler de eklenecek. Gelin bazılarına göz atalım:

İlk sıraya Rusya-Ukrayna çatışmasının tehlikeli seviyeye sıçraması ihtimalini koyuyorum. Eğer Putin’e onurlu bir geri çekilme imkanı yaratılmaz ise, Rusya’nın Ukrayna’nın tamamını işgal etmesi gibi bir süreçle karşı karşıya kalabiliriz. Topkapı Üniversitesi’nde geçen ay düzenlenen bir konferansta uluslararası katılımcılar, lojistik açısından böyle bir harekatın zor olacağını ama hem teorik hem de diplomatik olarak her zaman tetikte olmamız gerektiğini söylediler.

Rusya’nın Ukrayna’nın tamamını işgal etmeye katması ikinci bir soğuk savaş dönemi yaratacak. Ben birincisini gayet iyi hatırladığım için sürekli dalgalanan enflasyon ve büyüme oranlarının hem ülke siyasetleri hem de diplomasileri üzerindeki etkilerini gözlemledim. Herkesin bu bir riski gözardı etmeyip, dikkatle izlemesi gerekiyor.

İkinci önemli risk Türkiye’nin kredi notunun “C” seviyesine indirilmesi ihtimali. Her ne kadar ABD ile ilişkilerde ufak da olsa bir düzelme yaşanıyorsa da, kredi derecelendirme kuruluşlarının diplomatik ve siyasi pozisyon aldığını gayet iyi biliyoruz. Bu sebeple F-35 lerden vazgeçip F-16′ ları kalan bakiyemiz sebebiyle almaya karar verdiğimizden bu yana geçen süreçte, kredi notumuzda olumlu bir gelişme olmadığını aksine “C” seviyesine çok yaklaştığını hatırlatmak istiyorum. Dolayısıyla ikinci izlememiz gereken risk unsuru bu olacak.

Üçüncü risk unsuru ise ihracatın seyri. Avrupa Birliği pazarından gelen sipariş düşüşleri bu şekilde devam ederse, cari açığın döviz kurları üzerinde bir baskı oluşturacağını söylemek falcılık olmaz. Dolayısıyla rekor kırmasına alıştığımız ihracatın bundan sonraki seyrine dikkat kesilmek ve buna göre hesabımızı yapmamız gerekiyor. Enerji fiyatlarında ve emtia fiyatlarında yüksek seyir ve dalgalanmanın devam edeceğini öngördüğümüze göre, dikkatli olmamız gereken bir yıla giriyoruz diyebilirim.

Dördüncü önemli risk unsuru kamu açıkları. Her ne kadar reel faizler düşük da olsa, emisyon yardımıyla bankalar üzerinden yapılan borçlanma operasyonunun bir sınırı olacak. Ayrıca bu genişlemenin enflasyonist yan etkilerini de düşünmemiz gerekiyor. Eğer faiz dışı açık vermeye devam edersek maalesef net borçlanma imkanından mahrum kalabilir ve bir borç sarmalına girebiliriz. Çok dikkatli olmak gerekiyor.

“Yaklaşan Seçimler ve Senaryolar..”

Elbette böyle bir durum hem kredi notu hem döviz kurları hem de diğer parametreler üzerinde olumsuz tesir yapacak. Kamu gelir-gider dengesini yakından takip etmemiz gerekiyor desem yanlış olmaz.

Beşinci risk unsuru elbette seçim sürecine girerken iç siyasi ortam olacak. Belki de son zamanların en önemli seçimi yaşanacak ve bir de referandum sandığının seçim günü önümüze konması bekleniyor. Bazı yabancı kuruluşların seçim sonrasıyla alakalı raporlarını da okuyoruz. Söz konusu analizlerden anlaşılıyor ki, mevcut aritmetiğin devamı halinde işlerin iyi gitmeyeceği konusunda yabancıların bir kanaati oluşmuş veya böyle bir kanaat oluşturulmaya çalışılıyor. Ben her rapora çok itibar etmesem de, algı yönetimi açısından dikkatli olmamız gereken ayların içindeyiz diye düşünüyorum.

Tüm bu riskler çerçevesinde konjonktürel olarak talep artışı yaşanan sektörlerde, iş sahiplerinin kapasite arttırma yatırımına gitmeden önce oldukça ciddi analizler yapmaları ve borçlanma imkanlarını da mutlaka doğru değerlendirmeleri gerekiyor. Kamunun dışlama etkisiyle kaynakları kendine çekmesi ve özel sektörün borçlanma oranlarının en az 3 katına çıkmış olması, herhangi bir yatırım yapmadan önce herkesin hesabını doğru yapması gerektiğini bize anlatıyor.

Bu sebeple Ocaktan itibaren başlayacak kredi kampanyalarındaki faiz oranlarını gerçekten merak ediyorum.

 

 

Prof. Dr. Emre Alkin

Ara