Amaç daha düşük maliyetli üretim olmalı, daha pahalı ithalat değil…

Uluslararası gerginliklerin özellikle bölgemizde devam ettiği ve ABD ile Rusya’nın da kendi cephelerinden dahil olduğu bir sürecin içinden geçiyoruz.

Özellikle Suriye ve PYD ile ilgili konularda hem ABD hem de bölgedeki diğer ülkelere Türkiye’nin kırmızı çizgilerini hatırlattığı bir diplomasi trafiği yaşıyoruz. Bunun haricinde bu gerginliklerin doğal sonucu olabilecek terör eylemlerine karşı da Türkiye teyakkuzda.

Ekonomi cephesine bakarsak: Cari açığın beklenenden daha yüksek gelmesi, Ekonomi Bakanlığı tarafından ithalatı daraltıcı hamlelerin beklenen sonucu vermediğini gösteriyor. Hafta sonu kamunun yaptığı ithalatların da denetim altına alınacağı konusunda açıklama yapıldı. Demek ki dış ticaret açığını ve cari işlemler açığını ithalata engel çıkararak düşürme stratejisi devam edecek.

Aklıma şu soru geliyor: Eğer Petrol Fiyatları 80 Dolara yaklaşır, metal ve diğer emtianın fiyatları yükselirse ne olur ? Türkiye’nin ithalatının % 85’inden fazlası hammadde, ara malı ve yatırım malı olduğuna göre yukarıdaki çabalar dış ticaret açığını daraltmaya yeter mi ? Elbette yetmez.

O zaman ne yapmak lazım ? Üreticilerilerin ve ihracatçıların maliyetlerini düşürmek, yüksek katma değer yaratmalarını sağlayacak teşvikleri yaratmak ve eğitimi en baştan ele almak. Bunlar geceden sabaha kadar çözülecek işler değil tabii ki. Ancak, cari açık geceden sabaha çözülmek istendiği için ithalatı zorlaştırmak tercih ediliyor.

Neyse ki, Dolar/TL ve Kurlar sakin seyrediyor. İthalatın pahalılaştırılması sonucunda fatura daha da ağır olabilirdi. Aslına bakılırsa Ekonomi Bakanlığı şunu yapmaya çalışıyor: “Türkiye’deki üretim maliyetinden daha yüksek bir ithalat maliyeti yaratmak.”

Halbuki, devletin görevi uluslararası rakiplerden daha düşük üretim maliyeti yaratmak olmalıdır diye düşünüyorum.

Prof. Dr. Emre Alkin

Ara