Anlatılmaz, yaşanır…

Birbirinden farklı sektörler için “2023 Beklentiler” sunumu yaparken, biraz erken gidip üst düzey yöneticilerin sektörleriyle ilgili açıklamalarına da kulak misafiri oluyorum.

Kimya Sektörü bazı segmentler haricinde yola devam ediyor, inşaat sektörü seçici şekilde yola devam ediyor ancak umutlu, banka harici finans kurumları endişeli, otomotiv sektörü temkinli iyimser, tekstil sektörü temkinli kötümser, gıda sektörü diken üzerinde, perakendeciler enerji maliyetleri ve kiralardan şikayetçi, e-ticaret tarafı karışık, turizm ve seyahat oldukça umutlu gözüküyor.

Bu sektörlerin çoğunda yabancı yatırımcılar ya da ortakların daha çok ilgi göstermesi ve kaynak aktarması için yoğun çaba sarf ediliyor. Bankaların bu süreçte özellikle işlerini büyütmek isteyeceklere seçici olarak yardımcı olması, yabancı ortakların yaptığı sermaye enjeksiyonu kadar bir parayı Türkiye’de mukim çok uluslu şirketlere sağlaması gerekiyor. Özellikle yabancı sermayenin Türkiye’de kalması ve faaliyetlerini genişletmesi, bu çerçevede kaynak aktarması için “sen bir adım at, benden iki adım gelecek” şeklinde bir yaklaşım gösterilmesi uygun olacak gibi gözüküyor.

Sanıyorum en büyük sorun enflasyonu durdurmak amacıyla kredi şartlarının ağırlaştırılmış olması. Ocak ayına kadar düzenleyici otoritelerin bu konuda rahatlama sağlamayacağını biliyoruz. Tüketicilerin yarın daha pahalı olacağını bildikleri mal ya da hizmetleri satın almak için hala iştahlarının olduğunu da görüyoruz. Sihirli bir değnekle bu şartların düzelmesini beklemek zor. Diğer taraftan % 85 enflasyon varken şartların gevşetilmesi de zor. Bu denklemde tek anlaşılmayan durum politika faizlerinin düşürülmesi. Tek faydası kredi kartlarındaki faizlerin düşmesi diyebilirim. Belki de bu şekilde nakit paraya el sürdürmeden tüketim kontrollü bir şekilde yönetilmeye çalışılıyor.

Merkez Bankası verileri temmuz ayında sert düşüş gösteren kredi kartı harcamalarının sonraki aylarda hızla yükseldiğini gösteriyor. Bunun sebebi yine bu yıl Mayıs ayında eşine az rastlanan bir yükseliş göstermesi sonrasında alınan tedbirler olabilir. Ancak trende baktığımızda enflasyon doğrultusunda kredi kartı harcamalarının sürekli yükseliş içinde olduğunu görebiliyoruz. Market ve Gıda toplam kredi kartı harcamalarının neredeyse % 50’sini oluşturuyor.

“Sebep-sonuç ilişkileri karıştı..”

Elbette bu veriyi analiz ederken birden fazla gelişme olduğunu da dikkate almak lazım:

– Hanehalkının nakit sıkışıklığı sebebiyle kredi kartı limitlerini zorlaması

– Nakit para alışkanlığının giderek azalması ve dijitalliğin yaygınlaşması

– Enflasyon dolayısıyla fiyatların artması ve hacmin bu sebeple genişlemesi

– Harcadıkça puan ve fayda kazandıran kartlara talep

– Temassız kart özelliği ile işlemlerin hızlanması

Bunları anlatmamın sebebi şu: Hanehalkı talebi olmadan piyasayı canlı tutmak zor. Sadece ihracat ile yola devam etmek istersek, küresel talebin de sıkıntıda olduğunu görüyoruz. Ticari kredileri sınırlandırdığımız zaman mevcut kapasiteyle üretime devam eden firmaların, sürekli yükselen ücretlerle canlı tutulan talep karşısında fiyat artırdıklarına şahit oluyoruz. Kapasiteyi artırıp ölçek ekonomisi uygulamadıkları için maliyetleri de yükseliyor.

Ben uygulanan yöntemlere bakarak net bir plan ya da program çıkaramıyorum. Birçok meselenin kendiliğinden çözülmesi isteniyormuş gibi bir intiba bırakıyor açıkçası. Belki de, konulan kurallar neticesinde geri kalan piyasanın basiretine bırakıldı. Anlamak kolay değil. Seçimlere kadar ciddi bir dış kaynak bulmak için kurulan temaslardan da haberimiz var. İnşallah herşey ülkemiz için hayırlı olur diye düşünüyorum.

Prof. Dr. Emre Alkin

Ara