Avrupa’dan Türkiye’ye Her Yerde Aynı Dilek: 2023 geçse de kurtulsak..

Avrupa’dan Türkiye’ye Her Yerde Aynı Dilek: 2023 geçse de kurtulsak..

Değerli Dostlar.. Yüzyıllar önce 14. Louis’nin “özel firmalar yoluyla kaliteli üretim” kampanyasından sonra kurulmuş ve yaptığı işin hakkını yüzyıllarca vermiş bazı kuruluşlara Avrupa’da konferanslar veriyorum.

Firmaların temsilcilerine liberal ekonominin geldiği noktayı anlatırken içten içe üzülüyorum diyebilirim. “Bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler” diye kötü şekilde tercüme edilen, gerçekte “gölge etme başka ihsan istemem” anlamına gelen “laissez-faire” ekonomisinin bugün devlet tarafından sürekli müdahaleye uğradığını detaylı şekilde anlatırken, elbette reçete yazmaya da gayret ediyorum.

Liberal demokrasi yani özgür iradeyle güçlendirilmiş demokrasinin artık geçerli olmadığını, pandemiyle beraber devlet müdahalesinin büyüdüğünü, kamu borçlarının özel sektör faaliyetlerini zorladığını, finansman maliyetlerinin karlılığı engellediğini anlatırken çözümün iki farklı reçeteyle olacağını belirtiyorum:

Ya tamamen devlet kapitalizmi uygulanacak ya da tedrici şekilde serbest piyasaya geri dönülecek. Birinci reçete bir süre sonra inovasyon ve teknolojik ilerlemenin oligarşiye bağlanmasına sebep olacak. Bu kaçınılmaz. İkinci reçetede ise düzelme gerçekleşene kadar sosyo politik ve sosyo ekonomik sorunlar çıkacak. İnsanoğlu sabırsız ve kestirmeci olduğu için, giderek birinci reçeteye doğru eğilim başlayacak.

Birinci reçetede özel sektör var olacak ama devlet hızlı büyüyenleri kontrol altına almak için düzenlemeler yapacak, gerekirse bazı faaliyetleri millileştirecek. Bazı başarılı örneklerin yanında devlet-özel sektör ortaklığındaki sancılı yapıların varlığını kabul edersek, devletin yarım değil tam devralması en doğru yaklaşım olacak.

Eğer merkezden yönetim a’dan z’ye oluşturulursa, döviz-enflasyon-faiz konusunda sakinleşme ve istikrar sağlanın mümkün olacağını düşünenler vardır elbette. Tabii böyle bir evrim ülkenin yönetim biçiminin de değişmesine yol açacak. Daha uzun süre görev yapan ve değişmeyen isimler tercih edilecektir edilmeye başlanacak. Bu durumun özgürlükler ve tercihler konusunda büyük bir değişim getireceğini söylemeye gerek yok.

İlginçtir, Avrupa’daki sosyal devlet anlayışı ve karışık siyasi ortam sebebiyle önerdiğim bu reçete Avrupalılara daha sempatik geliyor. Dinleyiciler otoriter ve halkçı liderlere ihtiyaç olduğunu söylüyorlar.

Avrupa’da kiminle konuşsam halkın tam ortadan ikiye bölündüğünü söylüyor. Demek ki her yerde aynı sorun var. Çok parçalı değil iki parçalı bir kitleleşme siyaseti egemen olmaya başlamış.

Her konferansı bitirirken, “2026’dan önce tam olarak düzelmeden bahsetmek mümkün olmayacak” diyorum. Ciddi bir tepki olmuyor, hatta “ona razıyız yeter ki daha uzamasın” diyenler oluyor. Tüm bunlar her yıl söylediğimiz şu sözü yine her yıl tekrar edeceğimizi gösteriyor: “Bu yıl berbat geçti, gelecek yıldan ümitliyim..”

Prof. Dr. Emre Alkin

Ara