Bilimin ahlakı üzerine…

Yıllardır ekonomik gelişmeler üzerine sunum yapıyorum. Yaptığım sunumlardan daha fazlasını da izledim diyebilirim. Sunumu yapan kişilerin istatistik verileri iddialarını kanıtlamak amacıyla ezip büzdüklerine çokça şahit oldum. Bazen bilerek bazen de istemeyerek dinleyicileri manipüle eden istatistik tuzaklarından bazılarını sizlerle paylaşacağım.

Bunlardan ilki “ortalama tuzağıdır”. Tüm gelişmelerin ortalamasını almak elbette bir fikir verir ancak zaman içindeki trendler ya da kısa süreli değişen yönler hakkında bilgi vermezler. Bazı dönemlerdeki anormal gelişmeler de benzer sebepten dolayı gözden kaçabilir.

İkincisi önemli yanlış “zaman aralığı seçme” hatasıdır. Anlamlı bir analiz için 10 yıllık bir zaman aralığı seçilse de, söz konusu dönemde ortaya çıkan krizler ya da hızlı büyüme süreçleri araştırmacıyı yanıltabilir. Ayrıca, bu dönemlerin ortalamasını almak daha büyük bir yanlışın sebebi olabilir.

Üçüncü önemli hata, nadir görülen ya da ilk defa tecrübe edilen olumlu ya da olumsuz gelişmeleri geçmiş dönemlerle “kıyaslama” hatasıdır. Oluşmuş trendlerin değiştiğini sadece 1 yıla bakarak söylemek iktidarların ya da muhalefetin genel telaşıdır. Kıyaslama yapılan yılı da dahil ettiğimiz bir dizin ile, iddianın doğruluğu ya da yanlışlığını ispatlamak için önemlidir. Böylece köklü bir değişiklik olup olmadığını görebiliriz.

Cari denge büyümenin bileşenleri vs. gibi müjdelenen değişimlerin trende dönüşüp dönüşmediğini anlamak için sadece tek bir yılın sonuçları yetmez. Bundan başka piyasa dengeleri dışında yapılan müdahaleleri göz ardı ederek, sadece sonucunu sunmak da bu başlık altında değerlendirilmesi gereken bir hatadır. Piyasa dengelerine tekrar dönüldüğünde ne olabileceği de samimiyetle anlatılmalıdır.

Dördüncü önemli hata ise, istatistik veriden derlenen “grafiklerdeki üniteleri arzu edilen intibaya uygun seçmektir”. Böylelikle büyük gelişmeler küçük, küçük gelişmeler ise büyük hale gelebilir. Malumlarınız, ölçmeden yönetmek mümkün değildir. Ancak ölçüm sonuçlarıyla alakalı sunumu karar alıcılara ve söz konusu kararlardan etkileneceklere hakikatli bir şekilde sunmadıkça, doğru yönetmek mümkün olamaz. Buradan hareketle istatistik veri kendi haliyle manipülatif olmasa da, yorumlanması ve sunulması manipülatif olabilir diyebiliriz.

“Doğru yaklaşım ahlaktan geçer…”

Burada bahsedeceğim son hata ise, “olumsuz gelişmelerin payını azaltmak amacıyla konuyla alakasız olumlu gelişmeleri ilişkilendirmeye çalışmaktır”. Fazla detaylandırmaya gerek yok diye düşünüyorum. Bu maddelerin sayısı tecrübeler doğrultusunda artırılabilir.

Elbette yukarıda bahsedilen hatalı yaklaşımların tamamını aynı anda uygulayan sunumlara da şahit oldum. Bu yaklaşımların hiçbiri kritik karar alıcılara yardımcı olmadığı gibi, uzun vadeli sorunların da kaynağı olmuştur.

Peki en doğru yaklaşım ne? En doğru yaklaşım elbette önce kişinin kendine dürüst olması ve meselelere mantık yoluyla yanaşmasıdır. Ancak insanoğlunu mantıkla ikna etmek zordur. İkna etmek için mutlaka menfaatine hitap etmek zorunda kalınır. Bu durumda karar alıcıları ikna etmek için, az veya çok sunumlarda manipülasyon yapılması adet haline gelmiştir.

Önemli olan karar alıcının bu sunuşlardaki yorumları kabul etmeye ne kadar istekli oluşudur. Kuşkuculuk, bu tip durumlarda çoğu zaman başarının anahtarıdır.

Prof. Dr. Emre Alkin

Ara