Büyük Atatürk’ü Anarken…

Adalet, Eğitim ve Özgürlükler. Gelişmiş ya da gelişen her ülkede bu önemli sac ayaklarıyla alakalı şikayet vardır. Bunlara sahip olmayanlar mücadele verir, sahip olanlar çıtayı yukarıya çıkarmaya çalışır, kaybedenler ise kara kara düşünür.

Bugün aramızdan ayrılışını bir kez daha idrak ettiğimiz Büyük Atatürk’ün 23 Nisan 1920’de Ankara’da, silah arkadaşları ve çalışma arkadaşlarıyla yeni bir parlamentoyu hayata geçirmesi aslında o güne kadar insanlığın 100 yıldan fazla mücadele verdiği bir amacın taçlandığı bir başka andır. John Stuart Mill, 1859 yılında yayınladığı “On Liberty” yani “Özgürlük Üzerine” isimli kitabında, bu mücadelenin sebebini net olarak anlatır.

“Hiç kimse, hiç bir zümre ya da aile halka kendi tercihlerini kabul ettiremeyecek, halk kanunlarla belirtilmiş süreler dahilinde seçtikleri yöneticilerin halkın menfaatine uygun davranıp davranmadığını bağımsız kurumlarla denetleyecek, hiç kimse daha fazla güçlenmek adına bu özgürlüğü yani halkın kendini yönetme hakkını kısıtlamaya kalkmayacak..”

“Türkiye’nin geleceği parlaktır” diyorum her yerde. Bunu söylememin birkaç sebebi var. Birinci sebep şu: Türk İnsanı her duruma kolayca adapte olabiliyor. Dolayısıyla toptan iyimser ya da toptan kötümser olmanın bir manası yok.

İkincisi, Türk İnsanı bazı şeyleri kısa vadede çok konuşsa da uzun vadede unutuyor. Hafıza sorunu yok, çünkü aklında tutmuyor. Aklında olumsuz ayrıntıları tutmaktan hoşlanmayan ve sürekli geleceğe bakan bir milletten bahsediyorum. Dünya genelinde yapılan bir ankette “bundan sonraki dönemi nasıl görüyorsunuz” sorusuna Türkler % 56 nispetinde “olumlu görüyoruz” diye cevap verirken, azımsanmayacak bir oranda “bize fark etmez” diye cevap veren de var.

“Kuruluş Felsefesinden Şaşmayalım…”

Üçüncü sebep ise Türk İnsanının bugüne kadar gösterdiği “olumsuzlukla mücadele etme gücü”. Başka ülkelerin başına gelse kolayca dağılabileceği gelişmelerden Türkler birleşerek çıkıyor.

Dördüncü sebep, Büyük Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyetin temellerinin sağlam olması. Böyle olmasaydı Türkiye bugüne kadar Orta Doğu ülkelerinden farksız olurdu. Dolayısıyla Türkiye’nin ait olduğu yer bellidir, kuruluş felsefesi de öyle.

Özetle; Türkiye belki bugün biraz bulutludur ama geleceği parlaktır. Yeter ki Cumhuriyetin Kuruluş Felsefesini unutmayalım. Ulu Önderin Aziz Hatırası önünde saygıyla eğiliyorum.

 

Prof. Dr. Emre Alkin

Ara