Büyüme rakamı iyi ama gevşemeyelim..

Büyüme oranları bir önceki yılın aynı dönemine göre hesaplanır. bir çeyrekten diğerine karşılaştırma yapanlar da var, ancak neticede bir önceki cümledeki hesaplama en doğrusudur. Türkiye’nin %11 büyümüş olması önemli. Ancak bazı detaylara göz gezdirmekte fayda var.

Açıklanan büyüme rakamının göz doldurduğu ortada. Ancak 2020 yılındaki zorunlu daralmanın yarattığı baz etkisini de göz önünde bulundurmalıyız. Malumlarınız 2018, 2018 ve 2020 de oldukça düşük büyüme yaşayan Türkiye, son büyüme rakamı ile beraber 4 yılda ortalama % 4 civarında bir oran tutturmuş gözüküyor. Türkiye için kabul edilebilir sağlıklı oran %5. Bunun altındaki büyüme tatmin edici değil, %3’ten düşük büyüme ise “durgunluk” olarak kabul edilmeli. 2022 için maalesef % 3 ve düşük büyüme bekleyenler var. Peki bu neden bu kadar önemli?

Son olarak “kriz kahini” olarak adlandırılan Roubini, “2022 yılı 2021’den daha geçecek” demiş ve yüksek enflasyonun süresini “belirsiz” olarak tanımlamış. O da benim gibi, Putin’i kötü niyetli olarak değerlenmiş.

“Küresel Stagflasyon ihtimali yükseliyor..”

“Çin, Rusya, İran ve Kuzey Kore İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Batı ve ABD öncülüğünde kurulan müesses nizama meydan okudu” demiş ve Birinci Dünya Savaşı öncesinde de küresel bir çatışmanın gelişinin fark edilmediğinin altını çizmiş.

Şimdi Türkiye gibi hızlı büyüyen ülkeleri bile korkutacak cümlete gelelim: “Küresel bir stagflasyonun kapıda” diyerek benim de korkularımı pekiştiren Roubini, Fed başta olmak üzere “yumuşak iniş” hesabında olanların, Ukrayna meselesinin büyümeyi uzun süre baskılayıcı devasa etkisini göz ardı ettiğini söylemiş.

Bu arada hisse senedinde %10-20 civarında düşüşlerin, petrol başta olmak üzere emtiada yükselişlerin, Altın ile İsviçre Frangı’na ilginin artacağını söylerken, hanehalkının fiyat artışları karşısında tüketimi azaltacağını da sözlerine eklemiş. Tabii, Rusya’ya uygulanacak yaptırımların sadece Rusya’yı değil, Avrupa’dan başlayarak Gelişmekte Olan Ülkeler ve Amerika’ya bile sıçrayacağını iddia etmiş.

Bu anlatılanlar benim aralık ayındaki seslendirdiğim “düşük büyüme yüksek enflasyon” senaryosunu elle tutulur bir risk olarak ortaya çıkarıyor desem yanlış olmaz.

Prof. Dr. Emre Alkin

Ara