Büyüme sürpriz değil, enflasyona bakalım şimdi…

Büyüme rakamının aşağı yukarı ne çıkacağını bildiğimiz için sonuç sürpriz olmadı. Kapasite kullanımı, sanayi endeksi ve ihracatın etkisi zaten gözlemleniyordu, bunun yanında efektif talebi etkileyen unsurlar da öne çıkmış gözüküyor. Yani hanehalkı tüketim harcamaları.

İnşaattaki daralma dikkat çekici. Arz daralırken talebin uygun faiz oranlarıyla artması elbette konut fiyatlarını yukarı çekiyor. Sanayi büyümesi hizmetlerin gerisinde kalmış olsa da, tarımdaki cılız artış endişe verici diyebilirim. Dönemsel büyümenin de beklentiden düşük olduğunu ifade etmek lazım.

Hiç kuşkusuz haftanın en heyecanlı gelişmesi enflasyon oranlarının açıklanması olacak. Açıkçası yarından itibaren giderek stresin artacağını göreceğiz. İki sebepten dolayı:

– Enflasyon sürekli yükseldikçe politika faizleri ve piyasa faizlerinin düşük seviyesi döviz kurlarını canlı tutuyor

– TÜİK’in açıkladığı rakamlara karşı ciddi bir güvensizlik oluştuğu için her açıklama tartışmaları daha da büyütüyor.

Dün de söyledim. İktisada yeniden girişin imza günü için Türkiye’yi dolaşırken hangi siyasi eğilimden olursa olsun tüm vatandaşların alışveriş yaptıkları marketlerin bir yıllık fiyat değişimlerini bana belgeleriyle göstermeleri dikkat çekici oldu. Buna göre fiyatlar en az % 200 civarında artmış gözüküyor. Açıkçası yıllık resmi % 70’lik fiyat artışına karşı sokakta yaşanan gerçekler farklı. Bu çerçevede bankacıların enflasyona endeksli kağıtlarla alakalı endişeleri elle tutulur hale geliyor.

“Mevduattan kaçış riskine dikkat..”

Şöyle düşünelim: Bir yıllık kur artışı %100 civarında ama mevduat faizi % 15-16. KKM ile bağlandığında bir nebze korunmak mümkün ama geçmişteki zararları telafi etmek elbette mümkün değil. Ayrıca Türkiye’de para bağlama süresi 30-40 gün civarında olduğu için döviz yönelmeyi önlemek 3 aylık KKM ile mümkün olmuyor. Enflasyona endeksli tahviller en azından bir yıl sonra % 40 ve daha fazla kazanç vaat edecekmiş gibi gözüktüğü için, tasarruf sahiplerinin önlenemez bir ilgisi ortaya çıkabilir.

Eğer KKM’de olanları kesinti yapılmadan enflasyona endeksli kağıtlara döndürmek mümkün olursa, hem operasyon sorunsuz ilerler hem de hazinenin kısa vadeli yükü uzun vadeye çevrilmiş olur. Kısa vadeli borçların uzun vadeye çevrilmesi Türkiye’nin periyodik olarak gerçekleştirmesi gereken bir operasyon diyebilirim. Yine de hangisi daha büyük bir açık yaratır emin olamadım. KKM mi, yoksa enflasyona endeksli kağıtlar mı? Enflasyonla mücadelede kararlı olduğumuzu gösterirsek döviz kurları ve faiz zaten kendiliğinden düşecek. Demek ki, bu enstrümanın ortaya çıkış sebebi, enflasyonun daha uzun süre devam edeceği gerçeği ile hazinenin kısa vadeli yükünün hızla artması. Yani KKM’de olduğu gibi enflasyona endeksli kağıtlar bir “acil durum önerisi” gibi gözüküyor.

Açıkçası ben işin teknik yönünden çok temel yaklaşımlarına bakıyorum. Para politikasını çalıştırmadıkça, acil durum enstrümanlarının şu an içinde bulunduğumuz şartları düzelteceğine pek inanmıyorum. Ancak hükümetimiz sorunun çözümünü seçimlerin sonuna ertelemek istiyor gibi. Bu durumda enflasyona endeksli kağıtlar çözüme giden yolda bir pansuman gibi değerlendirilebilir. Mevduattan kaçış yaratırsa, zararlı yan etkisi arzu edilen faydasından daha büyük olur. Tekrar uyarmak istedim.

 

Prof. Dr. Emre Alkin

Ara