Cari Açık Ve Dış Ticaret Açığı Alarm Veriyor..

Her ayın başında TİM bir önceki ayın ihracat rakamını açıklarken, Türkiye İstatistik Kurumu da düzeltilmiş verilerle dış ticaretteki son durumu paylaşıyor. Büyüme rakamlarından anlaşıldığı gibi ihracat bir süredir sıkıntı içinde. TÜİK’in son açıklaması da bu durumu teyit eder nitelikte.

Ocak’ta dış ticaret açığı 14,24 milyar dolar olarak gerçekleşirken, bir önceki yıla göre % 38,4’lük artış kaydetmiş gözüküyor. Ocak Ayında geçen yılın aynı ayına göre ihracatta % 10,3 artışla 19,4 milyar dolara ulaşılırken, ithalat % 20,7 artmış ve 33,6 milyar dolar olarak gerçekleşmiş. Yani uygulanan kur politikası ile daha fazla dış ticaret açığı vermeye başlamışız.

Belki de en çarpıcı gelişme şu: İhracatın ithalatı karşılama oranı geçen yıl Ocak ayında % 63 iken, bu yılın Ocak Ayında % 57,6’ya gerilemiş durumda. Açıkçası 2021 yılında % 80’lerde seyreden bu oranın % 50’ye yaklaşması döviz kurları üzerindeki baskıyı da artırıyor desem yanlış olmaz.

“Deja Vu ?..”

Şöyle diyeyim 2000-2001 yılları arasında da bugünkü gibi döviz kurunu gerçek değerinden uzak tutmaya çalışan “sürüklenen kur” politikası uygulanıyordu. Sonunda ihracatın ithalatı karşılama oranı % 50’nin altına indi ve sert bir devalüasyonu piyasadaki sert yükseliş takip etmişti. Hatta o zamanlarda AB ile üyelik müzakerelerinin heyecanı başlamış olsa da iç siyasi gerginlikler sebebiyle işler tam olarak istendiği gibi gitmiyordu. Yani iyi giden işlerin yanında kötü giden işler de vardı. Sonunda denge bozuldu.

Bugün de işlerin çoğu ters giderken kuru tanımlanmamış bir yöntemle baskı altında tutuyoruz, dış ticaret açığı ve cari açık da büyümeye devam ediyor. İhracatçının dövizi ile rezervleri ayakta tutmaya çalışmak, vatandaşın dövizini bankada tutmasına prim vermek, KKM ve diğer uygulamalarla piyasa fiyatının oluşmasını ne kadar engelleyebiliriz bilemiyorum. Ancak gerilmiş olan yay sonunda boşalabilir, döviz kurlarında “overshoot” dediğimiz sert yükseliş ve neticesinde gerilemeyi tecrübe edebiliriz. Bu durumda mecburen faizler daha da yükselecek, dengeyi bu şekilde sağlayacağız.

Tüm bu gelişmeler ışığında, seçim tarihinin 14 mayıs’tan geç olması ihtimali giderek azalıyor. Ancak bizim gibi ülkelerde 1 gecede çok şey değiştiği için, itidalli davranmaktan başka çaremiz olmadığını düşünüyorum.

Prof. Dr. Emre Alkin

Ara