Daha kötüsü olabilir mi acaba ?…

 

 

İşlem haftasına olabilecek en kötü şekilde başladık diyebilirim. Elbette, “beterin beteri” var derler ama, şu anki bile yeterince korkutucu. Halbuki haftaya sakin başlama ihtimalimiz vardı.

Geçen hafta Rusya ve Türkiye’nin İdlib konusunda uzlaşmaları piyasaları geçici olarak sakinleştirmişti diyebilirim. Ancak Para ve Sermaye Piyasalarının dün oldukça sert düşüşler ve dalgalanmalarla başladı. Bu konuya değinmeden önce, geçen haftaki izlenimlerimi paylaşayım:

Reel Sektör ve Akademisyenlerle geçen hafta yaptığım 9 söyleşide, insanları endişeli bir ruh halinde buldum. Genellikle Türkiye için endişe duyanların bu sefer Dünya için endişe durmaya başlamaları da önemliydi. Petrol Fiyatları yeni diplere doğru sürüklenirken, Altın fiyatlarının bile tereddütlü seyretmesi, hem risk iştahının giderek azalmakta olduğuna hem de akılların karıştığına işaret ediyor. Açıkçası herkes Korona Virüsü sebebiyle dün yaşanan satış dalgasının defalarca yaşanabileceğini düşünmeye başladı.

Önemli bir ticaret partnerimiz olan İtalya’da 14 şehrin karantinaya alınması bu endişeleri körükleyen bir gelişme oldu. Daha önceki yazılarımda belirttiğim gibi deniz yoluyla yapılacak seyahatlere tahditler getirilmiş durumda. Tam bu esnada “dünyanın en büyük halka arzı” ile piyasaya giren Aramco hisseleri, halka arz fiyatının altına düştü. Açıkçası Fed’in tüm bu paniği ve yaklaşan tehlikeyi değerlendirerek 50 baz puan faiz indirimini acilen yaptığını tahmin ediyorum. Büyük ihtimalle Merkez Bankası da eleştirilere aldırmadan politika faizlerini tek haneye indirmeyi deneyecektir. Bunu sadece piyasaya yardımcı olmak için değil, gelecekte faizlerin yükseleceğini bildiği için elindeki fırsatı sonuna kadar kullanmak için yapacak.

“Peki Merkez Bankası ne yapacak ?…”

Merkez Bankası haklı olarak “enflasyonu aklımıza takacak durumda değiliz” diyerek faiz indirecek ama kurlar sert şekilde yükselmeye başlarsa, faiz indirimin maksadından sapacağı ortada. Türkiye’de insanlar faiz yükselince değil döviz yükselince şikayet ediyorlar. Ayrıca döviz kurları yükselince hem enflasyon artıyor hem de piyasada durgunluk oluyor.

Bu arada, swap işlemleriyle döviz piyasasını ne kadar süreyle baskı altında tutabiliriz bilemiyorum ama, söz konusu işlemler için de yeterli derecede TL olması gerekir, onu biliyorum. Eğer Merkez Bankası para basmaya karar verirse, o zaman da sistemi çok fazla kurcalamaktan dolayı istenmeyen sonuçlarla karşılaşabiliriz.

Tüm bu seçenekleri değerlendirdikten sonra Merkez Bankası’nın enflasyon ile ilgili “tek hane” algısı oluşana kadar 25 baz puanlık indirimlerle yetinmesinin en akılcı davranış olacağını düşünüyorum. Şu anki piyasaya koşullarında hem mevduat hem de kredi faizlerinde daha da aşağıya inmenin kimseye faydası olmayacağını düşünüyorum. Biraz daha sabredersek, sanıyorum faiz düşüşünden daha fazla verim alabiliriz.

Prof. Dr. Emre Alkin

Ara