Doğrusunu Bilmeden Doğruyu Söylemek Mümkün Değil..

Eski bir arkadaşım yerli yersiz aklına gelen her şeyi söylerdi. Kırıcı da olurdu açıkçası. Bir gün misafir edildiği bir masada ev sahibine aynı davranışı gösterdi. Kendisini tatlılıkla uyarınca bana döndü ve “ben doğruyu çekinmeden söylerim Hoca” dedi. Kulağına eğildim ve şunu dedim.

“Doğruyu değil doğru olduğunu düşündüğünü söylüyorsun, iyi bir şey değil..”

Yöneticilik hayatımda hem çalışanlar hem de paydaşların tamamıyla temas içinde olduğum için böyle durumlara sık rastlarım. Kullanmasını bilmediklerini “çalışmıyor” diye şikayet edenler, tasarımı ilk defa gördükleri için “kırık” diyenler, sevmedikleri insanları mesnetsiz şikayet edenler vs. gibi örneklere oldukça sık şekilde rastladım. Bir de nesiller arası çekişmeler de var elbette.

Bugüne kadar bu tip olumsuzluklara dahil olmayışımın sebebi, küçük yaştan beri etrafımda “çözümcü ve araştırmacı” insanların bulunmasıydı. Her söyleneni araştıran, kimsenin lafıyla kimseyi peşinen suçlamayan, tepkileri ölçülü, kibar ama tavırlı, mesleğiyle özel hayatını birbirine karıştırmayan kişilerle çalışma şansına ulaştım. Annem ve Babam da dedikodudan hoşlanmayan, yemek masasında sanat ve bilim konuşan insanlardı. Bu şansımın her zaman farkında olduğum için, sahip olduklarımla övünmek yerine şükretmeyi öğrendim diyebilirim.

Sosyal Medya veya Mail üzerinden her gün yüzlerce yorum ya da mesaj geliyor. Kendi yorumunu doğru kabul edip “tam da böyle değil mi Hocam” diye yazanlara çoğu zaman “yok öyle değil” diye cevap yazıyorum. Çünkü okuduğu son kitaptan ya da görüştüğü son kişiden etkilenerek yazmış olduklarını görüyorum. Statista ‘ya göre OECD ülkeleri arasında yalan habere en çok maruz kalan ülke Türkiye. Haftada kitap okuma süresi en kısa olan ülkelerden biri Türkiye. İnstagramda kalınan sürede birinci ülke Türkiye. Tüm bunlar herkesin neyi nereden ve ne kadar öğrendiğini de ortaya koyuyor.

Biz Topkapı Üniversitesinde herkese “önce araştır, lehte aleyhte görüşleri incele, sonra fikrini oluştur ve sonra söyle” felsefesini aşılamaya çalışıyoruz. Hem de her meselede.

Farkı belki bir de buradan yaratacağız. Sabredersek başarılı olacağız. Buna inanıyorum.

Prof. Dr. Emre Alkin

Ara