Döviz ile imtihanımız bitti mi?..

Bundan önceki yazılarımda, Türk insanının döviz ve altınla alakalı imtihanından çokça bahsettim. Şimdi alınan kararlar neticesindeki durumun analizini yapacağım.

Şu ana kadar döviz kurunun tehlikeli noktalara gelmeden yapılan müdahalenin sınırlı da olsa bir rahatlama yarattığını görüyoruz. Ancak bu rahatlama sadece döviz ile alakalı. Faiz tarafında henüz sakinleşme yok.

Aşağı yukarı 230 milyar dolar civarındaki DTH seviyesi olduğu gibi duruyor, bu arada 130 milyar TL civarında kur korumalı mevduat hesabı açılmış. Ancak bunun sadece %15-20 si DTH çözülmesiyle gerçekleşmiş. Yani döviz tevdiat hesaplarından sadece 1-2 milyar dolar civarında geçiş yaşanmış. Buradan hareketle şunu söyleyebiliriz: Her ne kadar vatandaşlar korumalı mevduata ilgi göstermiş olsa da, dövizlerini bozmak istemiyorlar.

Bankaların kaynak kompozisyonu dövize endeksli ve kısa vadede kaldığı sürece piyasaya sürülmüş olan bu enstrümanın TL mevduatında artış yaratmaktan başka işe yaramayacağı açık. Acaba TL mevduatındaki artış sayesinde DTH’ların toplam mevduattaki payı matematiksel olarak kabul edilebilir bir yere gelebilir mi? Eğer şu ana kadar açılan hesap büyüklüğünün 10 katına ulaşılırsa olabilir. Madem DTH’larda düşüş beklendiği kadar değil, o zaman TL mevduatı artırmaktan başka çare yok.

“Hala DTH’lar açık ara önde gidiyor…”

Peki, kur korumalı mevduata geçişin ne kadarı taze para girişi, ne kadarı mevcut TL mevduattan? Son rakamlar gösteriyor ki DTH’ların TL mevduata üstünlüğü devam ediyor. Toplam mevduatta %65’e %35 gibi bir üstünlük var desem daha net olacak. Kur yükselmeye devam ederse, kur korumalı mevduat artışı sürse de DTH’ın üstünlüğü daha da perçinlenecek.

Sanıyorum bu sebeple “yastık altındakileri ekonomiye kazandırın” çağrısı yapılıyor. Çünkü şu ana kadar sisteme dışarıdan yapılan girişler yeterli olmadı. Ayrıca döviz hesaplarında beklenen çözülme de olmadı. Kabul etmek lazım ki, 2002-2013 döneminde atılan adımların aynısını atmamız gerekiyor ki, DTH’lardan çözülme gerçekleşsin.

Yani AB ve komşularla iyi ilişkiler, demokratik reformlar ve piyasa ekonomisine uygun adımlar atılması gerekiyor.

 

Prof. Dr. Emre Alkin

Ara