Eğlence devam ediyor..

New York Emtia Borsası’nın onursal başkanı Michael Marx İstanbul’a geldiğinde bana şunu demişti: “Az gelişmiş ülkelere bir büyük stat bir de borsa vereceksin. Gerisi önemli değil.”

Önce çok kızmıştım bu oryantalist yaklaşımına ama sonradan hak verdim. Gelişen ülke vatandaşları sermaye piyasalarına meraklı, sürekli faizi konuşan ve ulusal paraya güvensiz bir görünümdeler. Belki de 1970’li yıllardan beri. Tabii Türkiye’de de sabahtan akşama konuşulan başka bir şey yok. “Döviz ne olacak, faiz düşecek mi?” sorularının yanı sıra biraz daha cesur olanların hisse senedi piyasalarından medet umduğu gözüküyor.

Yine bir yılı geride bırakıyoruz ve 7 işlem günü kalmışken BIST-döviz-faiz üçlüsünün yeni bir denge için dalgalandığını görüyoruz.

Hafta sonu görüştüğüm hisse senedi yatırımcıları, “her şey güzel gidiyor ama biz yine de yılbaşından önce portföyleri hafifletmekte fayda görüyoruz” diyorlar. Yani hisse senediyle değil, nakitle yılbaşını karşılamak istiyorlar. Bu durumda Dolar/TL’nin kuvvetli seyretmesini doğal karşılamak lazım.

“Faizlerin düşüşü derde deva olacak mı?”

Geçen hafta hem altın hem döviz hem de hisse senetleri yatırımcılara para kazandırdı. Aslında yurt dışında altın sert şekilde düşmedikçe, Türkiye’de döviz yükselirken altın yatırımcısının para kazanması son derece doğal bir gelişme. Çünkü Türkiye’de altının gram fiyatı, yurt dışında belirlenen ons fiyatının Dolar/TL ile çarpımı neticesinde hesaplanıyor. Yurt dışında altın fiyatları aralık ayının başından beri yükselişte. Benzer şekilde Dolar/TL de aynı süreçte sürekli yükselişteydi. Dolayısıyla Gram/TL olarak altının yükselmesi doğal.

Eylül ayının son günlerinde 100.000 seviyesini aştıktan sonra düşmeye başlayan BIST de, aralık ayının başından beri tekrar yükselişe başladı. Şunu da hatırlatmak istiyorum. Kasım 2016’da 74.000 seviyelerinden başlayan ve 2018 yılı Ocak ayının son günlerine kadar devam edip 120.000 seviyelerinde tamamlanan yükseliş hareketinden sonra kademeli düşüşe geçen endeks bu yılın mayıs ayında 83.000’lere kadar gevşemişti.

Şimdiki yükseliş ise bu yıl mayısta başladı ve kademeli olarak devam ediyor. Eğer şartlarda olumsuz bir değişim olmazsa, BIST endeksinin bundan sonraki hedefinin bir önceki zirveden daha yüksek bir yer olacağını rahatlıkla söyleyebilirim. En azından ciddi bir siyasi olumsuzluk yaşamazsak, trend böyle gözüküyor diyelim.

Gösterge tahvilin faizinde ise çok acele etmemek lazım. Şu ana kadar ortaya koyduğu performans bile bu yılın mayıs ayına göre 14 puan düşüşü ortaya koyuyor. Yani Merkez Bankası politika faizini 12 puan düşürdü ama tahvil faizleri daha hızlı aşağıya indi. Bu durumun iç borç yükünde ferahlama yaratacak bir sonuç yaratmasını temenni ediyorum. Aksi taktirde ABD’nin düştüğü tuzağa düşer, faizler gevşerken devletin aşırı borçlanma sebebiyle faiz ödemelerinin payı hızla artabilir. Çok dikkatli bir şekilde sürecin yönetilmesi gerekiyor.

Prof. Dr. Emre Alkin

Ara