Ekonomiyi düzenleme sanatı…

Ekonomiyle alakalı olarak kanun tekliflerinin mecliste görüşülmesi ve yasalaşması faaliyetini dikkatle takip ediyorum. Söz konusu yasaların birkaç hedefi olduğu anlaşılıyor:

– Kamu ait hakları veya faaliyetleri devralmış olan özel sektör firmaları arasında adaleti tesis etmek, yurt dışı kredi imkânlarını artırmak

– Toprak altı zenginlikleri üstünde bulunanlardan daha kıymetli olduğunu düşüncesiyle madencilik faaliyetinin önünü açmak

– Botaş’ın zararını silerek Hazineye yüklemek

– Elektrik piyasasını tekrar düzenlemek

– Devlet üniversitelerindeki hastanelerinin ceza ve kesintilerini kaldırmak

– Oturma müsaadesi olan yabancılardan bazı koşullar altında sigorta prim alacaklarını ve gecikme zamlarını silmek, zor durumdaki vatandaşlara benzer bir destekte bulunmak.

– Kamu Sendikalarına üye olanların maaşlarından yapılan kesintilerle alakalı mükellef lehine iyileştirmeler

– TEDAŞ’a olan borçların yeniden yapılandırılması.

“Eskiye nasıl döneceğiz?..”

Tüm bunlar bize gösteriyor ki hazırlanan tasarının maddeleri çeşitli müracaatlar neticesinde Meclise gelmiş. Bir “paket” görünümünden çok, uzun zamandır birikmiş bazıları haklı sebeplere dayanan, bazıları ise gelecekte yan etkileri tartışılacak bir maddeler sepeti diyebilirim. Eğer maddeler dikkatlice bakarsak “seçim öncesi yapılması gerekenler” şeklinde bir özet bile çıkarılabilir.

Aklıma hep şu soru geliyor: Tüm bu acil adımlar neticesinde değişen kanun ve yönetmelikleri şartlar düzelince eski haline kim getirecek? Her hafta ya da her sabah kanunları ve yönetmelikleri değiştirmek suretiyle yola devam edilemeyeceğine göre, bozulan ekonomik şartlar sebebiyle bozduğumuz ahengi tekrar geri getireceğimiz bir süreci yaşayacağız sanırım.

Bazen düşünüyorum: Belki de bundan sonra hep böyle devam edecek. Bazen 1-2 yıl sakince, fazla değişiklik olmadan yola devam edip sonra yine yaşayacağımız sıkıntılar sebebiyle günlük düzenlemeler yapacağız. Arjantin hemen hemen 100 yıldır böyle idare ediliyor. Brezilya on yıllardır böyle yönetiliyor. Macaristan da bu tarzı benimsedi. Dolayısıyla her şeyin başlangıç noktasına dönmesi konusunda şüphe taşıyorum desem yanlış olmaz.

Prof. Dr. Emre Alkin

Ara