Eleştiri Genelde Dinlenmez Ama Çözüm Genelde Dinlenir..

Yöneticilik tecrübemden bir alıntı yaparak başlayayım: “Ben demiştim” şeklinde çıkış yaptığım bir gün, yaşı benden büyük bir Yönetim Kurulu Üyesi bana dönüp “haklı bile olsan sırası değil” demişti. Uzun uzun düşünmüştüm bu cevabın üzerine. Sonra haklı bulmuştum.

Değiştirme gücümüzün olmadığı karar ya da gelişmeler ile ilgili arzu edilmeyen sonuçlar ortaya çıktığı zaman üzerinde iyi çalışılmış bir reçeteyle “merhaba” demekte fayda var. Daha önceden uyarmış olduğumuzu hatırlatmak marifet olmuyor çünkü. Ancak ülkemiz marifetli insan değil malumatlı insan yetiştirdiği için, “ben demiştim” diyenler icra makamına geçtiğinde aynı hataları yapıyorlar.

Marifetli olmak kolay değil. Çünkü ispat şartı var. Gelişmelerden kendi lehinize fayda çıkarmanız lazım ki insanlar inansın. Örneğin, uygulanan ekonomi politikalarının sonuç vermeyeceğini ve zararlı yan etkileri olacağını söyleyenlerin doğal olarak söylediklerinin yönünde tasarrufta bulunuyor olmaları gerekir. Yani, kendi işlerini kendi sözleri doğrultusunda yönetmeleri, uyardıkları risklerin oluşumunu sabırla beklemeleri gerekir. Bazen bu süreç fazlasıyla uzun sürebilir.

Tabii, firmaların içinde bunu yapmak imkansız. Yanlış kararlardan herkes etkileniyor ve işin doğrusunu anlatmaya çalışanları çoğu kez dinleyen olmuyor. Yine de korkulan başa geldiği zaman kurtuluş reçetesini ortaya koyacak basireti göstermek gerekir. Tabii, daha önce yapılan uyarılar dinlenmediği gibi çözüm önerilerini dinlemek istemeyenler olacaktır. Tecrübeme dayanarak söylüyorum: Kararını hevesle uygularken itiraz edenleri dinlemeyen yöneticiler, işler sarpa sarınca bir anda çalışanlarla daha fazla empati kurarlar. Bu sebeple “dinlenmesi gereken insan” kategorisinde olmak, eleştiriyi hınç alır gibi yapmamak lazım. Önemli olan haklı çıkmamız değil, doğruyu yaptırmamızdır. Unutmayalım.

“İnsanları Ayırt Etmeden Yaklaşmak Lazım..”

Tüm bunları “neden daha sert eleştiri yapmıyorsunuz” diye serzenişte bulunanlar için yazdım. Eleştiri yaparak kararları değiştiremediğimizi yıllar önce kavramış bir kişi olarak, yan etkiler ortaya çıktığında “fikri alınacak insan” kıvamında kalmaya gayret ediyorum. Çünkü ben kişilere değil işe bakarım. Kişilerin hayat görüşü, kılığı kıyafeti, yaşı veya başka özelliklerine göre yorumlarımı değiştirmem. Sevmediği insanların yaptığı güzel işleri kötüleyenlerden olmadığım gibi, sevdikleri kişilerin yanlışlarını öven ya da görmezden gelenlerden de olmadım.

Bu para politikası önünde sonunda arzu etmediğimiz yan etkiler ve sonuçlar yaratacak. Belki de mecburen faiz oranlarını hızlı adımlarla artıracağız. Bilemem, ancak ne doğru adımlar atıldığında “dediğimize geldiğiniz” diyeceğim, ne de yan etkiler ortaya çıktığında “ben demiştim” diyeceğim. Kolları sıvayıp sorunu çözmek için alternatifler önereceğim. Benim tarzım bu. Zaten küçük yaştan beri böyle olduğum için sorunlarını çözmek için bana gelir, bana danışırlar. Hatta bazen ben bizzat telefon açıp “bir sorun varmış nasıl yardımcı olabilirim” diye moral vermeye çalışırım.

Sonuç olarak, neyin yanlış neyin doğru olduğunu söylemek kolay. İşler ters gittiğinde insanları “sevdiklerimiz, sevmediklerimiz” diye ayırmadan çözüm önerebilmek çok daha önemli benim için.

Prof. Dr. Emre Alkin

Ara