Emre Alkin & Melda Kosif “Bu kitap hepimizi anlatıyor” – Gülçin İşler Fırat

Ünlü ekonomi profesörü Emre Alkin, ‘Mükemmeli Arayan Kadın’ kitabını cemiyet hayatının sevilen ismi Melda Kosif’in çizimleriyle hayata geçirdi. Biz de ikisiyle buluşarak hem kitabın yola çıkış hikayesini hem de kadınlar üzerine keyifli bir söyleşi yaptı.

Altınbaş Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Emre Alkin, şimdilerde biz kadınları bize çok güzel anlattığı bir kitap ile adından söz ettiriyor. ‘Mükemmeli Arayan Kadın’ adlı kitapta Emre Bey’in anlatımıyla tangonun incelikleri, aşk, kadın-erkek ilişkilerine dair yorumların olmasının yanı sıra cemiyet hayatının sevilen ismi Melda Kosif’in özgün çizimleri de yer alıyor. Ünlü ekonomist Emre Bey ve Melda Hanım ile kitabı konuşmak üzere bir araya geldik. Kitapla başlayan sohbetimiz, aşka, evliliğe ve kadınlara kadar uzandı.

 

Emre Bey, ‘Mükemmeli Arayan Kadın’ kitabını çıkarmaya nasıl karar verdiniz?

Emre Alkin: Daha önce yazdığım kitaplarda olduğu gibi bir gecede gelen ilhamla karar verdim ve yazmaya başladım. Parfüm hammaddesi üreten Gül Çiçek firmasındaki arkadaşım kendi çıkardıkları bir dergi için ekonomi içerikli bir yazı istemişti. Ben de ekonomi değil, koku ile alakalı bir yazı yazalım dedim ve apartmanda yaşayan ve hiç görmediği bir kadına sadece kokusu sebebiyle aşık olmuş bir delikanlının hikayesini yazdım. O ufak hikayede kahraman erkekti, bu kitabın baş kahramanı ise kadın.

 

Kitabın adı neden ‘Mükemmeli Arayan Kadın’? Kadınlar size göre her zaman mükemmelin peşinde mi? 

Emre A: Kadınlar, evrende eldekilerle mutlu olabilen en son sıradaki tür. Fakat mükemmeli aramak kodunun içerisinde olanı anlatayım. Biz genellikle toplumun bizi tarif ettiği şekilde yaşayan insanlarız; mesela “Melda iyi kızdır, Emre iyi adamdır”. Nedir bu iyinin ölçeği? O çerçevenin dışında bir şey yaptığınızda “Ee bunlar kötü o zaman!” oluyor. Halbuki bu tuhaflık diye bahsedilen şey kişinin kendi özü. Herkes kendi özünden farklı yaşadığı için kendi özlerine dönüp baktıklarında da beğenmiyorlar. Özüne dönmek istemiyorlar ve toplum beni sevsin, eşim sevsin böyle gidiyor. Ben de 40 yaşına kadar bu şekilde yaşadım.

 

Gerçekten mi?

Emre A: Çünkü farkında değiliz bu gerçeğin… Kişinin özü ne ise varacağı yer orasıdır. Mesela sosyal medyada görüyoruz bir aile tatile gitmiş, mutluluk pozları veriyorlar. Ama ben kişilerin biliyorum ki mutlu evlilikleri yok, o fotoğraf karesiyle alakaları yok. Kimse kendi özünde yaşamıyor ve bunu yapmazsan yoksun mesajı veriliyor. İşte bu kitapta da böyle hikayeler var. Güçlü bir kadın karakter var kitapta ve mükemmeli arıyorum derken aslında kendinden kaçıyor. Mükemmeli aramak yerine kişinin kendi içine dönmesi ve kendisiyle yüzleşmesi lazım. Bu kitap başkalarının tarif ettiği gibi yaşamakla, oldukları gibi yaşamak arasında kalanların hikayesi. Aslında hepimizin hikayesi…

 

Melda Kosif de kitaba çizimleriyle hayat verdi. Nasıl oldu bu işbirliği?

Emre A: Melda Hanım’ı ailece tanıyorum ve çok sevdiğim insanlar… Çok kabiliyetli bir hanımefendi. Eşi Sinan Bey de, Melda Hanım’ın kabiliyetini geliştirmesi için önünü açan kıymetli bir insan. Melda Hanım’ın çizimlerine bakınca şöyle karar verdim; ifade konusunda sözün bittiği yerde Melda devam etsin. Çünkü söz ve müzik ile her şeyi ifade etmek mümkün değil. İkisini de yan yana koyduktan sonra eksik kalacağını düşündüğüm anda Melda’dan yardım istedim. O da lütfetti, kabul etti.
Melda Kosif: Emre Bey, eşim ve ailesi ile yakından tanışıyorlar, lakin benim ailemle de… Kendisi her seferinde çizimlerime olan beğenisini dile getiriyordu. Bir gün bana kitabından bahsetti ve de benim çizimlerimle kitaba katkı sağlamamı rica etti. Daha önceden hiç yapmadığım bir çalışma olduğundan ötürü biraz heyecanlandım. En nihayetinde hepimizin içinde mükemmeliyetçi bir insan var (gülüyor). Daha sonra kitabı da okuduktan sonra hikaye zaten kendiliğinden bana çizdiriverdi.

 

Çizimleriniz hem kitabın kapağında hem de kitabın sayfalarında yer aldı. Kitap bittikten sonra elinize alınca ne hissettiniz? 

Melda K: İnanın çok heyecanlandım. Sonuçta bir resim sattığınızda sadece bir insanın evinin duvarını süslüyor ve ancak belli bir insana kadar ulaşıyor. Ama şimdi çizimlerim birçok insanın raflarında can buldu. Bu da beni çok mutlu eden bir şey… Hele ki beğenildiyse çok daha fazla mutlu olurum.

 

Çizimde kırmızı stilettolu bir kadın ve ters çevirince topuğun altında diz çökmüş gölge bir adam var. Bu çizim ile ne anlatmak istediniz? 

Melda K: Gizem’in (kadın karakterin) bende uyandırmış olduğu his kuvvetli, vamp, bir o kadar da ayakları yere sağlam basan, ne istediğini bilen bir kadın figürü oldu. Tabii ki kuvvetli bir kadının altında duygularıyla ezilen adam figürü de kaçınılmaz oldu. Ama fazla bir şey demek istemiyorum; kitabı okusun herkes. Kitapta kuvvetli bir kadının altında ezilmiş aşk var.
Emre A: Yere sağlam basan her kadının arkasında yıldızları sayan bir erkek vardır (gülüşmeler).

 

Nasıl bir hazırlık süreci geçirdiniz? 

Emre A: İlk başta Havva ve yılan çizimiyle karşılıyor kitabın içi sizi. Melda Hanım’ın çok iyi çizgileri var, çizimleriyle çok iyi ifade ediyor. Eğer bunu ilerletirse müzikte ‘top’ ne ise Melda da çizimde o hale gelir.
Melda K: Teşekkür ederim. Emre Bey bana kitabı yolladı ve okurken aklıma gelen duyguları ufak ufak karaladım belli bölümlerde. Bütün kitabı ele alıp çizmek imkansız ama bana verdiği duygulara göre o an ne hissediyorsam onu çizdim.

 

Melda Hanım siz de hayatınızda mükemmeliyetçi, mükemmeli arayan bir kadın mısınız? 

Melda K: Ben de ne yazık ki yaptığı işte mükemmeliyetçi olan bir insanım. O yüzden hiçbir çizimim tam değildir, hiçbir yazım bitmemiştir, kısacası yaratmaya kalktığım hiçbir şey tamamlanmamıştır benim gözümde… İngilizce’deki ‘good enough’ lafı (yeterince iyi), bana ne yazık ki uymuyor. Hatta bazı arkadaşlarım kitabın ismini görünce beni arayıp inceden dalga geçtiler… “Bu kadar mükemmeliyetçi takıntından sonra gidip çizim yaptığın kapağın ‘Mükemmeli Arayan Kadın’ olmasına şaşmadık” diye. Ama yine de mükemmeliyetçiliğim de belli sınırlar içindedir ve hayatın da bir şekilde kendi akışında aktığını bilirim.

 

Emre Bey, kitapta kadın-erkek ilişkisini tango dansıyla yorumluyorsunuz. Neden? 

Emre A: Tango, dansçı olduğum halde ilgimi çekmeyen bir danstı.Bazı önyargılarım vardı ancak sonrasında iki hocam sayesinde kırıldı ve öğrendim. Sonra bu kitabı tango dansıyla birleştirmek istedim. Şöyle bir durum vardır; sevgilinizle tango yapmaya başlarsanız garanti tartışma çıkıyor. Çünkü kadın ve erkeğin arasındaki çekişme otomatikman dansa yansıyor. Neden? Çünkü tangoda hareketi erkek veriyor ve bizde de erkeğin vereceği hareketi kabul edecek Türk kadını yok. Karşılıklı bir denge üzerine kuruludur evlilikler, ilişkiler. İki tane yönetici de olmuyor bir ilişkide, iki tane idareci de. O yüzden bir yönetici, bir idareci iyidir.

 

O halde size göre bir ilişkide kadını mutlu etmenin formülü var mıdır? 

Emre A: Bence bir ilişkinin gücü, kadının özgürlüğünden geçer. Eğer bir kadın, bir erkeğe muhtaç olmadığı halde onu seviyorsa bu önemlidir. Bir erkek, bir kadını mutlu etmek istiyorsa onu hür bırakmalıdır.Günümüzde ilişkiler, evlilikler çok çabuk biter oldu. Melda Hanım, siz uzun yıllardır göz önünde olan bir çift olmanıza rağmen evliliğinizi koruyorsunuz. Sizin bu duruma bakış açınızı merak ediyorum.

Melda K: Sırf ilişkiler değil, artık hayatlarımız da çok hızlı yaşanmaya başladı. Tüketici toplumda sırf maddeleri değil, birbirimizi de hızlıca tüketir olduk. Belki de biraz mekanikleştik. Biraz sert bir eleştiri olmuş olabilir. Unutmamak lazım ki her ilişkinin aslında kendi dinamiği vardır ve hiçbir yol pürüzsüz değildir. O yolun sizin için yürümeye değer ya da engelleri aşmaya değer olup olmadığını en iyi siz bilirsiniz. Bu yolda da en büyük güç güven ve saygıdır. Tabii sevgiyi de unutmamak lazım.

 

Sizin bir tılsımınız var mı? 

Melda K: Bir tılsım var mı bilemiyorum ama beraber büyümenin çok büyük bir unsur olduğuna inanıyorum. Bir de tabii ki güven, şefkat, saygı ve sevgi.

 

Emre Bey, siz nasıl kadınlardan hoşlanıyorsunuz? 

Emre A: Mesela ben beraber olduğum insanın akıllı hallerinden değil, deli hallerinden hoşlanıyorum. İstediği gibi rengarenk giyinmesi, yüksek sesle şarkı söylemesi, kızdığı zaman istediğini yapması çok hoşuma gidiyor. Onun bunun tarif ettiği gibi yaşayan bir kadın ilgimi çekmez. Herkesin söylediği lafı kafasına takan insanlara da mesafeli yaklaşırım.

 

‘Mükemmel kadın’ tanımınız var mı? 

Emre A: Kırılganlıklarıyla barışık bir kadın mükemmele yakın bir kadındır. Mükemmel yok, o hiçbir zaman olmadı. Annemle dost gibiydim, 40-52 yaşındaki dönemde çok fazla yanında oldum. 12 yıl kanserle mücadele etti, 52 yaşında öldü. Annemle birlikte; balerin, birkaç dili aynı anda konuşan, zarif ve ‘siz’ diye hitap ettiğim, beraber çok ciddi bir mesai harcadığım bir kadını da kaybetmiştim. Annem mükemmele yakın bir kadındı.

 

Melda Hanım sizce siz mükemmel misiniz? 

Melda K: Mükemmel tanımı neye göre, kime göre (gülüyor). Öyle bir kavram ki tanım olarak bana uyan size uymaz, size uyan bana… Şöyle demek daha doğru olur. Olabileceğimin en iyisi olmaya çalışan bir insanım.

 

Bilinmeyen yönüyle Melda Kosif nasıl biridir? 

Melda K: Hiçbir haksızlığa gelemeyen (kendisi ya da başkası için), evcimen, ailesi ile zaman geçirmeyi sevdiği kadar, tek başına kalmaktan da keyif alan. Tabiri caiz ise ‘introvert’ (içe dönük) bir yapıya sahip, dıştan sert, mesafeli gözükse bile yakın çevresi ile sınırlarını azaltan, hayalperest bir insanım.

 

Eşiniz Sinan Bey sizin için ne ifade ediyor? 

Melda K: Sinan, benim geçen bunca zaman içinde eşten öte, sırdaşım, yoldaşım, can dostum oldu. Birlikte seyahat edip, yeni yerler keşfetmekten çok keyif alıyoruz. İkimiz de yemeğe meraklı olduğumuzdan yeni restoranlarda keyifli geçirilen yemekler bizim rutinimizin bir parçası. Ama ikimiz için de en keyif aldığımız zaman ailecek geçirilmiş zaman olsa gerek.

 

Emre Bey ekonomi profesörüsünüz, Altınbaş Üniversitesi’nde rektör yardımcısısınız ve birçok konferansta da konuşmacı oluyorsunuz. Bir de elimde tuttuğum bu kitap. Bu kadar işi bir arada nasıl yapıyorsunuz?

Emre A: Bekarlık sultanlıktır diyelim. Sabah 06.00’da güne başlıyorum ve 11 yıldır her sabah yaptığım gibi Türkçe ve İngilizce ekonomi raporu yazıyorum ve bu rapor 6 binden fazla kişiye gidiyor. Bir de özel yazdığım raporlar var. Sonra dersler, konferanslar vs. şeklinde geçiyor ve eve geldiğimde de hem ekonomi kitapları hem de sosyal kitaplar yazıyorum. Böyle bir adamı kolay kolay bir kadın kabul etmiyor. “Biraz da bana vakit ver” diyorlar ve dolayısıyla bu açıdan da evliliği yürütemedim.

 

Melda Hanım, siz de çok marifetlisiniz. Başka neler yapıyorsunuz? 

Melda K: Yeni bir projem var, heykelle mumu entegre ettim. Şu an oluşum aşamasında. Hayatta hep tılsımlara, uğurlara inanan insanlarız. Ben bu uğuru insanların evlerine biraz gizemli, eğlenceli bir şekilde sokmak istedim. Mum yandıktan sonra mumun içinden hayatınıza girecek olan tılsımın heykeli belirecek. 5 sembol var, 5 sembolün de bir manası var. Bir anda bir elime çamurları aldım ve mumları sevdiğim için, heykel fikri geldi aklıma. Aynı zamanda Profilo’da aile şirketinde Yönetim Kurulu’nda çalışıyorum.

 

 

http://www.samdan.com.tr/roportajlar/2018/10/24/emre-alkin-melda-kosif-bu-kitap-hepimizi-anlatiyor

 

Ara