Enflasyonu analizine devam…

Enflasyon oranları yükselmeye devam ediyor. Son açıklanan oran %18 civarında olunca, Merkez Bankası’na fazla bir hareket alanı bırakmadı desem yanlış olmaz.

Belki yüreğimize su serpecek tek gelişme 3 aydır üst üste TÜFE’den yüksek gelen çekirdek enflasyonun ilk defa daha düşük çıkmasıydı. Ancak eskilerin deyimiyle “sadece bir parmak” daha düşük çıktı. Umut verdi belki ama temkinli olmakta fayda var. Bir kaç ay daha izlemek gerekiyor.
Mevsimsellik sebebiyle fiyatı en çok düşen kalemlerin tarım ürünleri olduğu gözüküyor. Bu zaten beklenen bir gelişme. Ancak bu sefer fiyatı en çok artan ürünlerin içinde farklı kategoriler vardı. Bu arada endeksin içindeki ürünlerin %73 ‘ünde fiyatların yükseldiği ve sadece %13’ünde fiyatların düştüğü de görülüyor.

Maliyet baskısı, zaten %42’yi geçmiş olan ÜFE’den de anlaşılıyor. Ortada ciddi bir problem var. Bu seviyeye çıkmış bir üretici enflasyonu ile mevcut metotlar ve önlemlerle başa çıkılamadığı ortada. Bu derece gelişmiş bir ekonomide TÜFE ve ÜFE arasında böylesine bir fark olması hem dikkat çekici hem de tehlikeli.

“Para ve maliye politikaları beraber çalışmalı…”

Eğer maliyet artışları para ve maliye politikaları ile yumuşatılmazsa TÜFE’nin de hızlanması ihtimali artar ve bunun faizler üzerindeki nasıl bir etki yapabileceği herkesin malumu.
Yurt dışındaki emtia yükselişinin gelecek yılın ortasına kadar devam edeceğini söyleyen uzmanların sayısı artarken, başta gümrük vergileri ve dolaylı vergiler üzerinden bir ayarlama yapılmazsa sorunu çözmek iyice zorlaşabilir.

Tekrar edeyim: Açıklanan enflasyon oranlarıyla faiz indirimine gitmenin çok büyük bir yanlış olacağı anlaşılıyor sanıyorum. “Eylül ayında bir ihtimal düşebilir” diyenler de var.

Ancak tüm dünyada faiz oranları artarken ve Türkiye’de enflasyon oranları yüksek seyrederken bunu yapmak can sıkıcı sonuçlar yaratabilir. Dolayısıyla önce riskleri ve enflasyonu düşürüp sonra faiz indirimi yapılması daha sağlıklı olacaktır.

Prof. Dr. Emre Alkin

Ara