Beklediği gibi, ECB bir kez daha 75 baz puanlık faiz artışı yaptı. Faizlerde son durumu da arz edeyim: Mevduat Faizi % 1.5 oldu, refinansman oranı da % 2.0 olarak açıklandı. Böylelikle son 10 yılın en yüksek seviyelerine ulaştı.
ECB yaptığı açıklamada, enflasyonun hala çok yüksek olduğunu ve uzun bir süre daha beklentilerin üzerinde seyredeceğini belirterek faizleri daha da atırabilme ihtimallerinin yüksek olduğunun altını çizdi. Faiz kararlarının toplantı bazında alınacağı vurgularken “sürpriz yapmayacağız” mesajını da verdi.
Bu arada TLTRO olarak bilinen bankalara sağlanan 2 trilyon euro’dan fazla “çok ucuz” pandemi destek kredilerinin şartlarını sıkılaştırdığını açıkladı. Yani paranın miktarını yavaş yavaş azaltırken, maliyetini de yükseltme yoluna gidiyor ECB.
Euro Bölgesi’nde enflasyon geçen ay % 10 ile beklentilerin çok üzerine çıkmıştı. Arz kaynaklı bir enflasyon olduğunu kabul etmekle beraber, talebi boğarak fiyat davranışlarındaki bozulmayı önlemeye çalışıyorlar desem yanlış olmaz. Enflasyona karşı tasarrufları korumayan bir faiz oranı ister istemez stoklama eğilimlerini artırıyordu.
Basın toplantısında konuşan ECB Başkanı Christine Lagarde faiz oranlarını daha artırmayı ve orta vadeli enflasyon hedefini yakalamayı umduklarını söylemiş. Lagarde beklenmeyen ve sıradışı bir şekilde artan enflasyonla TLTRO aracını kullanarak normalleşme sürecini kalıcı hale getirmeyi hedeflediklerini belirtmiş. “Artık bedava para yok” demenin kibar bir yolu gibi geldi bana.
“Karışık Konuşmalar Gerçeği Gizleyemiyor..”
Bazı terimler ise bana tebessüm ettiriyor: Mesela Lagarde ekonomiye yönelik risklerin net şekilde “aşağı yönlü olduğunu”, enflasyon görünümüne ilişkin risklerin de “yukarı yönlü” olduğunu ifade etmiş. Tam olarak demek istediği “ekonomi yavaşlarken enflasyon maalesef yükselecek”. Merkez Bankası Başkanları çoğunlukla karılık konuşarak meseleyi hafifletmeye çalışıyorlar ama bu şartlar altında imkansız gibi.
Lagarde bir de kötü haber vermiş: “..Ekonomi 3. çeyrekte kaydadeğer şekilde yavaşlayacak söz konusu yavaşlama muhtemelen yılın son çeyreğinde ve gelecek yıl ilk çeyrekte derinleşececek..”
Herşeyin başında olduklarını da şu şekilde açıklamış: “Para politikasında normalleşmenin henüz tamamlanmadı ve faiz artış patikasının verilere bağlı olacak, daha fazla faiz artışı olası ama zamanı ve sıklığı henüz belirsiz”
Tüm bunlardan anlamamız gereken şu: Faiz yükselişlerinin enflasyona kısa vadede etkisi yok ama resesyon kaçınılmaz olacak. Faizleri artırmaya devam ederken ECB piyasayı durdurmaya gayret edecek ve buna da gelen veri ile karar verecek. Demek ki üst üste yapmak gibi bir amaçları yok sadece “yeterince ve zamanında” yapmak istiyorlar.
Sonuç olarak, ihracatımızın önemli kısmını yaptığımız Euro Bölgesinde yaşanacak büyük bir sıkıntı var ve mutlaka buna önlem almak ya da farkında olarak faaliyetleri gözden geçirmek gerekiyor. Merkez Bankası ve BDDK’nın çıkardığı kurallarla hem haynak hem de döviz varlığı açısından korunmasız kalan ihracatçılara mutlaka yeni bir reçete sunmak gerekiyor. Aksi taktirde rezervlerden yapılan yoğun satışa rağmen döviz kurlarını bu seviyede tutmak iyice zorlaşır.
Prof. Dr. Emre Alkin