Faiz Kararını Değerlendirmeye Gerek Var mı ?..

Bence yok. Ancak tek haneli politika faizinin faydası varmış gibi “sonunda başardık” diyen bir para otoritesi var. Açıkçası düşük maliyetli kaynağa ihtiyacımız yok değil. Ancak ortada bir garabet var.

Para tabanı bir yıldan fazla bir sürede 4 katına çıkmış ama ortada para yok, insanlar ulaşmakta zorluk çekiyor. Mevduat faizleri enflasyonun neredeyse 1/6 ‘sı, kredi faizleri de 1/3 ‘ü seviyesinde dolaşıyor. İnsanlar bu faizle mevduat yapmak istemiyorlar, KKM’ den kurtulan para borsaya akıyor ya da stokçuluğa devam ediliyor. Bankalar ucuza aldıkları kaynağı hem mevzuat hem de risk değerlendirmeleri çerçevesinde kredi vermeye çekinirken, satın almaya mecbur edildikleri kamu kağıtlarından zarar ediyorlar.

“Geçen yıla göre krediler katlandı” diye açıklama yapılıyor, ancak kur ve enflasyondan arındırdığımızda durumun böyle olmadığı görülüyor. Aynı kaynağı kısa vadede çok kez vermekten doğal olarak hacim artıyor, geçen yıl 100 TL’ye yapılan iş bu yıl en az 250 TL olmuş elbette kredi ihtiyacı artıyor. Bu durumu kredi patlaması olarak tarif etmek ne kadar mümkün, sizlerin tasarrufuna bırakıyorum.

“İyiye de Kötüye de Alışıyor İnsan..”

“Almayın abi” demenin de faydası yok, maliyeti ne olursa olsun herkes kredi arıyor çünkü sermaye problemi var. “Kazandığınız paralarla döviz alıyorsunuz” diye suçlamak da anlamsız, döviz alarak korunmak da. Çünkü fiyat artışlarına karşı döviz almak bile korumadığı gibi, başka alternatif bırakılmadığı şartlarda kenara ne olur ne olmaz döviz koyanlara suçlama yöneltmek anlamlı değil.

Ortada iki seçenek var: Ya eskiye döneceğiz ya da böyle devam edecek ve alışacağız. Bence eskiye hemen dönemeyiz. En azından orta vadede pek mümkün değil. Dolayısıyla şu anki şartlara alışacağız. Eskiye dönme zamanı geldiğinde ise itiraz edenler olacak. Alışmanın kötü tarafı da bu işte.

Prof. Dr. Emre Alkin

 

Ara