Faiz Kararları Öncesinde…

Bu akşam Fed yarın da TCMB faiz ile ilgili karar verecek. Fed’in 75 değil 100 baz puanlık bir artış bile yapılacağı konuşulurken, TCMB’nin faiz indirmesi tartışılıyor.

Bu arada, piyasalardaki gerginliği iliklerimize kadar hissediyoruz. Bunun sebebi şu: Faiz artışlarına rağmen enflasyonun bir türlü arzu edilen şekilde hızı düşmüyor, diğer taraftan resesyon artık beklenti olmaktan elle tutulur hale geliyor.

Farklı veri setlerine baktığımızda, küresel ekonomik faaliyetler ile ilgili beklentilerin birbirinden kopuk olduğunu da fark ediyoruz. Küresel Ticaret ile Küresel Büyüme beklentileri henüz uyumlanmadı, resesyon beklentilerine rağmen küresel ticarette radikal bir düşüş bekleyen pek yok. Hatta konteyner fiyatları eskisi kadar pahalı olmasa da, pandemi öncesinin en az 3-4 katı üzerinde seyrediyor.

Enerji ve Gıdadaki fiyat artışlarının ne kadarının arz krizinden ne kadarının piyasa şartlarının istismar edilmesinden kaynaklandığını söylemek çok zor. Ancak, nüfus artışı, sanayideki faaliyetler, oldukça hızlı seyreden şehirleşme, havayolu ve deniz yolu trafiğinin tekrar eski haline gelmesi derken, normale dönen hatta artan talep karşısındaki arz kısıtlarını menfaate çeviren sistemler olduğunu tahmin etmek zor değil.

Bu durumda, faiz artışının enflasyonu durdurmada fiyatlar tarafını değil ama menfaat odaklarını dolaylı yoldan yenmek için talep cephesini hedef aldığını söyleyebiliriz. Ancak talep düşüşünden daha hızlı fiyat artışı gerçekleşirse, söz konusu odakların tam olarak fiyatlama davranışlarını düzeltecek bir eğilime geçmelerini sağlamak kolay olmayabilir. Dolayısıyla enflasyonun tam olarak belini kırmadan resesyona girme ihtimali oldukça yüksek.

Uluslararası Kuruluşlar Dünya Ticaretinin 2022 ve 2023 ‘te büyümeye devam edeceğini; Türkiye’de bazı sektörlerin konjonktürden faydalanacağını söylüyor. Cam ve çimento sektörü başta geliyor. Bunlar enerji yoğun sektörler. Fiyat ve girdiler açısından “uygun ülke” konumunda olan Türkiye’nin, kimya ve plastik, otomotiv, döküm, beyaz eşya sanayi gibi sektörlerde de avantajlı olduğu gözüküyor. Tedarikçi sektörlerde ise maliyet-fiyat uyumsuzluğu sebebiyle sıkıntı yaşayacağı anlaşılıyor. Tekstilden maalesef iyi haberler gelmiyor.

“Türkiye’nin Faizden Daha Önemli Meseleleri Var Ama..”

Tüm bunlar meselenin konjonktürel olduğu kadar, bir kısmının kalıcı hale gelebileceğine dair intiba veriyor. Bazı sektörlerde girdilerden kaynaklanan kısıtlar sebebiyle ortaya konan çözümlerin, test edilerek uzun vadeli tasarımlar haline getirmesi beklenebilir.

Bu durumda TCMB’nin faizleri düşük tutmasının ekonomik aktörlerin başına gelecekleri önleyecek ya da erteleyecek bir fonksiyonu olacağını düşünmüyorum. Ancak yapılması gereken işler için vaktimiz ve mecalimiz de yok. Şanghay Oluşumu ve Avrupa ile ekonomik ilişkilerimizde kazançlı olduğumuz yer belli. En kavgalı olduğumuz ve vize sıkıntısı çektiğimiz yer de belli.

Düşük faizin vize alamayan veya siparişleri düşen ihracatçıya bir faydası olmadığı ortada. Otomasyon, kapasite, tedarik, lojistik sorunlarını da düşük faiz çözemiyor maalesef. Firmalar gediklerini kapatmakla meşgul oldukları için stratejik planlamaya vakit kalmıyor. Dolayısıyla enflasyonun yarısından da düşük faizin kimseye kalıcı faydası olmuyor.

Çözüm belki düşük faiz değil ama bu politikanın seçimlerden sonra tamamen kaldırılması kesin çözüm olarak sunulabilir diye düşünüyorum. Dokunmamız gereken birçok yer varken, faize dokunmamız en basit ifadeyle kestirmecilik oluyor.

Prof. Dr. Emre Alkin

Ara