Genç Konuşmacılar ve Yeni Başlayanlar İçin..

Genç Konuşmacılar ve Yeni Başlayanlar İçin..

Değerli Dostlar,

Geçenlerde kıymetli eşim Hande Hanımla davet edildiğim bir canlı yayına beraber gittik. Eşimi yanı başımda istememin en önemli nedeni, kendisinin hiçbir tereddüt göstermeden beni eleştirebilme kabiliyeti.

Uzun bir zamandır, sanıyorum yılbaşından beri, bazı meseleler üzerine yaptığım konuşmalarda aynı örnekleri vererek netleştiremeye çalıştığımı fark ettim. Sürekli yanımda duranlar için bu durum, bir anlamda kendini tekrar etmek anlamına da gelebilir. Çok yakınımda duranlar için oldukça sıkıcı bir durum diyebilirim. Zaten bu sebeple Hande Hanımın canlı yayına benimle beraber gelmesi için ısrarcı oldum. Çünkü doğru sözü doğru yerde söylemesini bilen bir insandır.

Canlı yayından hemen sonra arabaya bindiğimizde, bana şunu dedi: “Her zamanki gibi gayet iyiydin, çok akıcıydın, ancak artık bazı örnekleri kullanmasan daha iyi olur.” Sonra da döndü ve bana “kızmadın değil mi” diye de sordu. Kızmam mümkün değildi, çünkü bu tip egolar taşımıyorum. Ayrıca beni çok seven bir insanın benim iyiliğime bir ikazda bulunduğunu anlayacak kadar da idrakim var.

Üzerine epeyce düşündüm ve şunu fark ettim: bazı konularda bazı örnekleri sürekli tekrarlamam, bana sürekli aynı soruların sorulması sebebiyle de oluyor. Halbuki bu tip konuların çoktan çözülmüş, hale yola koyulmuş olması gerekiyor. Mesela bana sürekli olarak Sorulan soruları size şöyle bir sıralayayım

-Dolar, altın, faiz, borsa ne olacak ?

-Gayrimenkul almak akıllıca mı?

-Kripto paralara ne diyorsun?

-Kredi almak veya borçlanmak iyi midir?

-Seçimlerden sonra ne olacak?

Bu soruları elbette çoğaltmak mümkün ancak, hiç değişmiyorlar. Mesela, 30 yaşından beri konferans vermekteyim, herkes dönüp dolaşıp aynı soruları soruyor. Bu sorulara ürettiğim cevaplar ve daha rahat anlaşılsın diye rafine edip aktardığım anekdotlar kendini tekrar etmeye başladığı zaman beni bir sıkıntı alıyor, içimdeki şalteri kapatmak istiyorum. Çünkü, bazı örnekler o kadar bariz ve net mesaj veriyor ki, bunların yerine başkasını kullanmaya kalkmak müzede duran bir sanat eserini kaldırıp yerine alakasız bir tablo koymak gibi geliyor bana.

Sonuçta her ifade biçimi kendi içinde özgün ama yenilenmesi gereken bitmiş bir üründen çok çok üretenin ta kendisi diyebilirim. Maalesef, çok rahat anlaşılan bir ifade örneğine modifiye etmeye kalktığımızda orijinalliği yok oluyor. Bu sebeple bana sorulan sorulara verdiğim cevapları modifiye etmek yerine, bana sorulacak soruları önleyici bir müdahale ile modifiye etmeye karar verdim. Şimdi öyle yapıyorum.

Her şeyden önce dünya veya evren Laplace matematiği gibi kesinlik içermiyor. Ne demişti filozof ve bilim insanı: “Eğer uzayda bir noktanın yeri ve hızı tespit edilirse, hem geçmişi hem de geleceği ile ilgili her şey hesaplanabilir.” Yıllarca bu matematikle eğitildik, halbuki çok da doğru değilmiş. Evrende hiçbir şey kesin değil, bu sebeple kuantum matematiği ortaya çıktı. Açıkçası bunları anlatmamın sebebi şu: Sürekli olarak aynı soruları sorup farklı cevaplar beklemenin anlamsızlığı yerine, soruya önden müdahale edip sağını solunu değiştirmek en doğrusu. “Ev alayım mı” diye sorulacaksa ben ona müdahale edip “paramdan nasıl fayda üretirim ?” diye sordurtacağım. Kolay değil ama denemekte fayda var.

Hepimiz zaman içinde, süreç içinde gelişiyoruz. Dolayısıyla aynı sorulara farklı cevap verip cambazlık yapmak yerine, soru soranın da cevaplayanın da bu gelişime uygun şekilde davranması gerekir diye düşünüyorum. Şuna eminim: soru soranlar çoğunlukla cevabı biliyorlar ama bir başkasından teyit ihtiyacı duyuyorlar. Dolayısıyla aldıkları cevaptan hoşnut olmaları bu koşula bağlı kalıyor.

Pek az kişi, belki de iyi eğitimli oldukları için, akıllarındaki fikirleri sorgulayan cevapları büyük bir misafirperverlik içinde karşılıyorlar. Bir salonda bu kişilerden çok fazla sayıda olduğu zaman, kendimi her zaman şanslı hissediyorum. Çünkü onlardan da kendi fikirlerimi sorgulayan önermeler gelebiliyor.

“Popülarite Tuzağına Sakın Düşmeyin..”

Bir topluluğa hitap ederken fikir yürütme ile mantık birbirini asla karıştır olmamalı. Elbette yaratıcılık tabiatı gereği derli toplu bir faaliyet olmasa da, birbirine bağlı olmadığı görüntüsü veren fikirler ve önermeleri birbirine bağlamak disiplin ve tutarlılık ister. Unutmayalım, doğruyu konuşmak için kürsüdeyiz, iddialarımızı kabul ettirmek için değil. İhtiyacımız olan şey sadece gerçekler ve rakamlardır. Bazen bu ikisi geliştiği için zorlandığımız oluyor kabul ediyorum.

Şunu unutmamak lazım: Gelecek beklentileri ile alakalı olarak yorum yaparken, karar alıcı pozisyonda olan insanların niyetlerini, sarf ettikleri sözlerin ve eylemlerinin gelecekteki gerçeği yaratıyor. Bu sebeple yüksek ihtimal ile umudumuz arasında kalmadan, muhtemel senaryoları seslendirmeniz bir sorumluluktur. İçinizi iyi hissettiğiniz ifade biçimi ile doğruları seslendirmeyi başladığınızda değeriniz yükselecek, kesin bilgidir. Buna inanın.

Gelecek öngörüleri ile alakalı bir saptamada daha bulunmam gerekiyor. Karar alıcıların odaklandığı ne varsa, büyüyecek olan da odur. Dolayısıyla yöneticilerin önem vermediği, dönüp bakmadığı ya da önceliği almadığı konularda gelişme beklemesi mümkün değildir. Ekonomik parametreler ya da sosyal gelişmelerle alakalı beklentileri seslendirirken, buna dikkat etmek gerekir.

Konferans verenler kendilerine has bir ifade sanatıyla dinleyicilere hitap edenler, bazı fikirlerin klasik hale gelmesi gayet doğaldır, nesilden nesile geçerliliğini koruduğunu gösterir. Ancak bunu zaman gösterecektir. Bazı önermeler veya fikirler ise konjonktüreldir, mutlaka yenileri ile yer değiştirmeleri gerekir. Konuşmacı talep edilir hale getiren, bu ikisi arasındaki farkı bilmekten kaynaklanır. buradaki sihir teknikten çok özgünlüktür. İlginçtir, herkesin meraklı olduğu komplike sunumlar yerine en basit haliyle meselelerin anlatılması çok daha etkili olabilmektedir.

İnsanın kendini geliştirmesi için hareket etmeye devam etmesi lazım. Bazen ileri doğru hareket sizi bulunduğunuz mekandan dışarı çıkarabilir. Korkmamak lazım, belki de ihtiyacımız olan budur. Yeni fikirlerin veya yeni modelleri üretilme imkan yok ise, ruhun yaratıcılığını verimsiz mekandan uzaklaşarak korumak en doğru hareket olacaktır. Mutlaka önümüze yeni fırsatlar çıkar, ancak her fırsat başarı garantisi anlamına gelmez. Dolayısıyla bir ifade tarzından diğerine geçerken, başarıyı cepte görmek tarihi bir hata olacaktır. Özgünlük kolay elde edilen bir özellik değildir. Tabii sizi diğerlerinden farklı kılan bir özelliğiniz var ise, sakın korkmayın sizi hiçbir zaman yolda bırakmaz

Yenilenmek kolay bir iş değil. Dalgaya karşı direnmek yerine teslim olmak en doğrusu. Bırakın sizi götüreceği yere kadar götürsün. Dijital dalgadan çekinen genç meslektaşlarıma şunu da söyleyeyim: daha uzunca bir süre insan dokunuşu yoluna devam edecek. Şimdiden vesvese etmelerine gerek yok. Dijital dünya çok şey vadediyor biliyorum ama insanlık taklit edilemez. Konuşmacılar kendilerini ifade edecek doğru yolu seçtikleri zaman hiç merak etmesinler, bunu hemen hissedecekler. Eğer sorguluyorlar ise, tecrübeme dayanarak söylüyorum, doğru yolu seçmemişlerdir.

Spontanlık elbette önemli ancak bunun altının disiplinler arası bilgiyle doldurulması gerekiyor. Apansız gelen bir soruya verilen cevabın metraj doldurma gibi olmaması gerek. Nokta atışı olmasa bile bir gerçek bilginin yörüngesinde dolaşıyor olması elzem. Spontan sorulara cevap verirken bazı riskler de oluşabilir:

Bir konuşmacı olarak ünlenmek elbette güzel ama ün aç bir hayvan gibidir ve bir sonraki başarıyı bekler. Bazen sizden sürekli daha üst seviye bir sunum beklenmesi ya da vakıf olmadığınız bir konuda sorulan soruya ısrarlı şekilde cevap beklenmesi, dil sürçmesine, tartışmalı bir ifadeye, veya hiç istenmeyen sonuçlar yaratan bir cümleye sebep olabilir. Dolayısıyla hazırlıksız yakalandığımız sorulara cesur cevaplar vermekten kaçınalım. Bizden beklenen liyakat sahibi olduğumuz konularda çözümler üretmektir. Bunu unutmayalım.

Tabi bir çok arkadaşımız bu dil sürçmeleri ve zamansız sözler sebebiyle problem yaşamışlardır. Ancak değişim için gereken bazen bu tip olaylardır. Aynaya bakıp kendimizi sorgular, en kırılgan halimize şahit olur, ders çıkarır ve yola devam ederiz. Yukarıda söylediğim gibi gelişmenin ön koşulu yola devam etmektir. Maalesef mükemmel olmayan varlıklar olarak, bizden sürekli mükemmel olmamızı bekleyenler ile temastayız. Kabul ediyorum, kolay bir iş değil bu.

O bir gün gelir de, yorulduğunuzu hissedersiniz, bilin ki bu ya sevdiğiniz işi yapmıyorsunuz, ya da işinizi sevdiğiniz tarzda yapmıyorsunuz. Böyle bir durumda faaliyeti durdurun, kendinizi sorgulayın ve sevdiğiniz iş ya da tarz neyse onu bulun ve devam edin.

Bu arada: Yeni bilgiler veya yeni fikirler illa eskilerin müzeye kaldırılması anlamına gelmez, yeni bilgi ya da fikirlerin kök salması için eskilerin onlara destek veriyor olması gerekir. Eski tarzınızdan yenisine geçerken bir değişim süreci kurgulamanızda fayda var.

Başarılar ve iyi şanslar..

Emre Alkin

Ara