Gerçeklere karşı nereye kadar direneceğiz?

Geçtiğimiz ay İzmir ve Adana başta olmak üzere Altınbaş Üniversitesi’ni temsilen olan bitenler hakkında bilgi vermeye devam ediyorum iş adamlarına. Hem Ramazan ayının yaklaşması hem de 24 Haziran’da erken seçim olacağının açıklanması sebebiyle, iş dünyasının çeşitli kesimlerinden üst üste davet alıyorum.
Büyük ihtimalle Ramazan ayında da bilgilendirme sohbetleri iftar yemeklerinde devam edecek. İş dünyası erken seçimin ekonomiye yansımaları konusunda fikir birliği içinde değil. Ancak Merkez Bankası’nın kararıyla alakalı fikir birliği var: “Yanlış oldu”.
Evet… Doğrudan böyle söylüyorlar. Çünkü genelde küçük sermaye ve büyük cirolarla çalışan firmaların fonlama maliyetinin artışından mutlu olma imkânı pek yok. Çünkü yüksek kaldıraç oranı ile çalışıyorlar. Yani faaliyetlerinin büyük ölçüde borçla gerçekleştiriyorlar. Ben onlara müjde veremedim: “Bundan sonra faizler hep yükselecek.”

MUCİZE ÇÖZÜM YOK…
Açıkçası, ekonomide muzice çözüm diye bir şey yok. Başkalarının aklına gelen ama bizim bir türlü aklımıza gelmeyen çözümlere ‘mucize’ demekten hoşlanıyoruz. Akdeniz insanlarına özgü bir tutum bu.

KALECİLİK YAPILIYOR
Şu ana kadar dış ticaretten Merkez Bankası faizlerine kadar atılan tüm adımların ‘kale çizgisinden topu uzaklaştırma’ ya da ‘topu kornere veya taca atma’ şeklinde olduğunu görüyoruz. Ekonomik aktörlerin bir türlü karşı kaleye gidemediği ortada. Çünkü alınan her karar reaktif yani ‘tepkisel’. İthalat rejimi tepkisel, faiz kararı tepkisel, vergi uygulamaları tepkisel. Yani kalecilik yapılıyor.
Sebebi basit: Ekonomi kendine haline bırakıldığında doğal seleksiyon gerçekleşiyor ve yaşama gücü olmayan aktörler tarihe karışıyor. Küresel rekabet gücü olmasa da, siyasete dediğini yaptırma gücü olan bu aktörler ‘müdahale’ talep ediyor. Müdahale edildikçe ‘negatif seleksiyon’ başlıyor. Yani, kaynakların verimsiz kullanımı. Eğitim de yüksek duvarlarla korunan bu sektörlerin varlığına göre şekilleniyor. Yüksek eğitim seviyesi gerektirmeyen sektörleri yaşatarak işsizliğe çare bulunduğu düşünülüyor. İlginçtir, işsizlik de düşmüyor bir türlü.
Ekonomi teorisinde altı çizilen gerçek şu: “Kalkınma teknolojik gelişim ve eğitim ile olur.” Bu gerçeğe karşı direnmek için konulan gümrük duvarları, dış kırılganlığın yan etkilerini azaltmak için yükseltilen faiz duvarları hiçbir zaman çare olmayacak. Acaba bu gerçek ne zaman fark edilecek?

GEÇ AMA YERİNDE KARARLAR…
Her zaman olduğu gibi gündem maddelerini sıralayalım:
Erken seçimler için adaylık süreci başlıyor
Döviz kredileri ile ilgili yeni düzenleme hayata geçiyor
Akaryakıta dolaylı vergi indirimi geliyor
FED’in bu yıl toplamda 4 kez faiz artıracağı konusunda kanaatler netleşti
Sonuncusundan başlayalım: FED’in 2 Mayıs Çarşamba günü faiz kararı açıklandı. FED faiz oranlarını değiştirmeyerek 1,50-1,75 aralığında bıraktı. Uzmanlar, bu yıl 4 faiz artırımı olacağını söylüyorlar. Bu durumda, TCMB’nin bir kez daha faiz artırımı yapabileceğini iddia edenler de var. Ben bunun imkân dahilinde olduğunu düşünmüyorum.
Özellikle zorunlu mal ve hizmet kategorilerinde dolaylı vergi indirimleri geleceğine dair kulislerden gelen haberleri doğrularcasına, akaryakıtta vergi indirim gündemin ilk sıralarına yükseldi. Çok geç ama çok yerinde bir karar olarak altını çizmek istiyorum. 2 Mayıs’tan itibaren döviz geliri olmayan firmaların yurt içinden veya yurt dışından döviz kredisi almalarına sınırlama getiriliyor. Bu uygulama ile Türkiye’nin dış kırılganlığının azaltılması hedefleniyor. Belki de gündemin en önemli maddesi, erken seçim için aday belirleme süreci. Dolayısıyla ekonomik gelişmelerden çok siyasi gündemin ağırlıklı olarak piyasalarda etkili olacağını söyleyebilirim.

Ara