Bu haftaki konuğumuz Ülkü Alikoç. Ülkü Hanım, Hillside Etiler Misafir İlişkileri Yöneticisi. Sırf işinde derinlik kazanabilmek için Amerika’ya gitmiş. Bebek’teki Happily Ever After isimli kafeyi açarken sınavlar ve dersler yerine; kendini bulaşıktan çöp dökmeye, servis yapmaya kadar her alanında çalışmaya adamış. Sonra tekrar sıfırdan başlamış. Aralık 2015 tarihinden itibaren Hillside City Club Etiler’de Misafir İlişkileri Yöneticisi olmuş. Anlatırken bana yaşattı tüm macerasını. Sanki hep yanındaymışım gibi. Paylaşmasak olmazdı.
– Okuyucuların anlaması için tam olarak ne yaptığınızı kısaca anlatır mısınız?
Kısaca “iyi hissettirme” işindeyim. Hillside City Club Etiler Misafir İlişkileri Yöneticisi’yim. Hillside City Club’lar spordan daha fazlasını sunan şehir kulüpleri olduğundan, üyelerimizi de evimizde ağırladığımız misafirlerimiz olarak görüyoruz. Gelen misafirlerimizin memnuniyetini sağlamak, yükseltmek ve bu amaçla çeşitli organizasyonlar düzenlemekten sorumluyum. Misafirlerimize evde unuttuğu okuma gözlüğünü sağlamaktan hafta sonu programlarını düzenlemeye kadar geniş bir hizmet anlayışımız var.
– Yaptığınız işi seçmenizde yaşadıklarınız mı etkili oldu yoksa çocukluktan gelen bir motivasyon mu?
Aslında çocukluktan beri insan ilişkilerim iyidir. Hümanist bir yapım var. Bunu 90’lı yıllarda Yedikule’de büyümeme borçluyum. Mahalle kültüründe, her kesimden çocukların bir arada oynadığı harika bir çocukluk yaşadım. Annemin eczanesinde severek çalıştım. Bu durumlar sanki ileride yapacağım işlerin alt yapısını oluşturdu. Yedikule – Florya – Bebek semtlerinde yaşadığım tüm anılar, iletişimde bulunduğum herkes, benim bu işte kendimi bulmamı sağladı. Ama asıl etken yaşadıklarımdı. Hayat beni beklemediğim bir zamanda bir yerden başka bir yere getirdi, diyebilirim.
– Anne ve babanızın, ailenizin hayattaki seçimlerinizde etkisi oldu mu? Nasıl bir ailede büyüdünüz?
Alison Gopnik’in son kitabında okumuştum. Çocuklarınıza sadece güven ve sevgi verin, diyordu. Marangoz değil bahçıvan olun. Şekil verip yontmaya çalışmayın. Sadece sulayın. Bu satırları okuyunca kendi ailem geldi aklıma. Ben de aynı böyle yetiştirildim. Saygının eksik olmadığı, özgürlüğümün hiç kısıtlanmadığı bir ailede büyüdüm. Her konuda iki ablama, anne ve babama mutlaka danışırım. Onların iş ve hayat tecrübelerine güvenirim. Ailem benim için her zaman ön planda olmuştur, ama, ben hayatta dostluklara da çok önem birisiyim. Hayatımda ailem diyebileceğim, kan bağım olmayan ama can bağım olan dört kişi var. Aldığım kararlarda onların da etkisi çok büyüktür. Eczacı anne ve mühendis bir babanın kızı olarak büyüdüm. Zar zor dersleri geçen, matematikten uzak bir öğrenciydim. Beşeri ilişkilerimin gücü ile uluslararası ilişkiler bölümünü bitirdim. Herkes gibi olmamaya, özgün ve kendim gibi olmaya inandım. Bence kişiyi kendi yapan yegâne şey, aldığı eğitim veya yetiştiği çevre değil, ailesinden gördüğü güzellikleri biriktirmesi ve bunu çevresine yayabilmesidir.
“MÜDAVİMİ OLDUĞUM YERİN YÖNETİCİSİ OLDUM…”
– Bu işi yapmaya ne zaman karar verdiniz?
Aslında ben tamamen farklı bir sektörden geliyordum. Uzun yıllar yeme içme sektöründe çalışmıştım. Üniversitede okurken Happily Ever After ‘da ablama yardımcı olmak için başladığım bu işe kendimi adanmış olarak buldum ve 10 yıl çalıştım. 10 yıldan sonra kendi kanatlarımla uçma fikriyle, aileden ayrılıp Serafina Restaurant’ta işe başladım. Aynı sektörde başka bir markada çalışmak benim için bu işin askerliği oldu ve bu tecrübe Alarko gibi kurumsal bir şirketin bünyesinde çalışmamı sağladı. 8 yıl üyesi olduğum ve işleyişine hayran olduğum kulübün bir yöneticisi olmak çok gurur verici. Sektörler farklı olsa da amaç misafir memnuniyeti olunca insan hiç yabancılık çekmiyor. Aile gibi bir ortamda beni her zaman iyi hissettirmek için çabalayan bir ekiple bir arada çalışma fikri beni heyecanlandırdı. Aralık 2015’ten beri buradayım. Başlamam ise tamamen tesadüf eseri oldu. Servis ve turizm sektörü ile ilgili bir sohbet sırasına gelen bir teklifti.
– Sosyal medya yaptığınız işte ne kadar etkili?
Sosyal medya olarak daha çok Instagram kullanıyorum. Kendi kişisel sayfamda yaptığımız etkinliklerden, kulübümüzde olan derslere kadar bir çok detaya yer veriyorum ve ilgi gördüğünü de düşünüyorum. Oradan görüp etkinliklere katılan veya derslere katılmayı düşünüp bilgi almak isteyen bir çok kişi oluyor.
– Yaptığınız iş dünden bugüne ne kadar değişti?
Aslında değişmedi, ama gelişti. İnsan iyi bir şeyler yaptığını gördüğü zaman ister istemez, daha da iyisini yapabilirim, diyor. Bu asla bir hırs olarak algılanmasın. Tamamen motivasyonla alâkalı bir durum. Yani, benim için öyle oldu. Her zaman bir sonraki adımı düşünerek hareket etmeye başladım. Kendimi geliştirmem gerektiğinin bilincinde oldum. Hem kulüp olarak, hem de Hillside çalışanları olarak kendimizi iyi yönde geliştirmeye adamış durumdayız.
– Başka hangi mesleği tercih ederdiniz? Ya da yapardınız?
Milli sporcu olup ülkemi gururla tanıtmak isterdim. Bir de uzun zamandır ilgi alanımda fotoğraf çekmek var. Instagram ile bu tutkumu yaşayabiliyorum. Sorun çözmeyi, insanları dinlemeyi seviyorum. İnsanları dinleyen ve anlayan çok az kişi olduğunu düşünüyorum. Ben o insanlardan biriyim. O yüzden de şu an gerçekten iyi hissetiğim yerdeyim.
“EĞİTİMSİZ İNSAN TECRÜBEDEN DERS ALMAYI BİLEMEZ…”
– Bu işte eğitimin, ilişkilerin ve tecrübenin payı size göre kaçtır? Özellikle sizin mesleğinizde?
Eğitim bu işin temelini sağlamlaştırıyor ve bence sizin şekillenmenizi sağlıyor. Eğitim-öğretim olmazsa tecrübenin de değeri olmaz. Eğitimsiz insan edindiği tecrübeden ders almayı bilemez. Bizim sektörde alaylı ama kendini eğiten, geliştiren, saygılı kişilerin başarılı olabildiğini gördüm. Ancak ilişkileriniz iyi olmadığı sürece eğitiminiz muhteşem olsa da ne yazık ki işe yaramıyor. Tecrübe ise her zorlukla başa çıkabilmeyi ve talihsizlikleri kolay atlatmayı sağlıyor. Yani yüzde 30 eğitim, yüzde 30 ilişkiler, yüzde 40 da tecrübe.
– Bu işte ekmek var mı? Varsa gençler ve girişimciler nereden başlamalı?
Kesinlikle var. Öncelikle kendilerine güvenerek başlamalılar. Özgüven her işte önemli, ama, bizim işimizde kişi kendinden emin ve güvenli olacak ki, misafir de ona güvensin, inansın. Bir de sevmeleri gerek. Severek işini yapan biri için ayrıca bir mutluluğa gerek kalmıyor. Kimse sevmediği işte çalışmamalı, çünkü verim olmuyor. Tabii bu her zaman mümkün değil, ancak bu tip konularda biraz ısrarcı olup şansımızı da zorlamalıyız. Hayatta hiçbir şey kolay olmuyor. Ekmek paramı bana en çok keyif veren işten çıkarabilmemin hayatımın şansı olduğunu düşünüyorum. İstek, güleryüz, tutku ile yapılan her işte ekmek olduğunu düşünüyorum. Önce çalışmayı sev, sonra yaptığın işi sev…
SEKTÖR DEĞİŞTİRME ‘HEDİYE’Sİ…
– Hiç unutamadığınız bir anı var mı?
Sizi çok güldüren veya şaşırtan, belki de kızdıran? 11 yıl yeme içme-eğlence sektöründe çalıştıktan sonra buradaki ilk organizasyonum ‘spordan daha fazlası” diyerek spor kulübünü bir gece kulübüne çevirerek yaptığımız partiydi. Bin 47 kişinin katıldığı, Murat Tokuz ve Mono’nun müzikleriyle eğlendiği muhteşem bir gece yaşadık. Enteresan bir işe başlama hediyesi ve hikâyesi oldu benim için.. Bir geçiş ancak bu kadar keyifl i olabilirdi.
– Yaptığınız işte küresel olarak öne çıkmış isimler veya kurumlar mutlaka var. Favorileriniz kimler?
Hem yeme içme sektöründe hem de fi tness alanında severek takip ettiğim global markalar var. Bunlardan favorilerim; The Ivy, Whole Food, Soul Cycle, Anytime Fitness.
– İleride çocuklarınız bu işi yapsın ister misiniz?
Sosyal çocuklar iseler kesinlikle isterim. Değişik insanlarla tanışmak, onlarla dostluklar kurmak benim sevdiğim bir şey. Yalnızlıktan hoşlanan insanların yapabileceği bir iş kesinlikle değil. Eğer ileride çocuklarım olur ve bana çekerlerse bu işten büyük keyif alacaklarına eminim.
Prof. Dr. Emre Alkin