Güven, güven, güven…

Yılbaşı yaklaşırken, 2021’nin son günlerinde kur hareketlerinin nispeten daha az hareketli seyrettiğini görüyoruz. Ancak piyasa dedikoduları bir türlü sona ermedi.

“Dolar/TL 9.00 seviyesine kadar indirilecek, burada tutunması zor ama illa ki inecek” diyenler de var, “buralarda dinlendikten sonra tekrar yükselişe devam edecek” diyenler de var. Ben gelişmelere biraz farklı taraftan bakmak istiyorum.

Aralık ayının başından beri döviz rezervlerinde 12 milyar dolar civarında azalma olduğuna göre, yeni yılda TCMB net varlıkları en çok tartışılan konulardan bir olacak. Aslına bakılırsa 2021’de ülkeye döviz girişi hızlanmıştı. En azından Ödemeler Dengesi hesabından bunu takip edebildik. Dolayısıyla döviz kurlarının bu kadar hızlı yükselmesinin arkasında piyasa dinamiklerine karşı atılan adımlar, yüksek enflasyon ve ortaya çıkan güvensizlik olduğu net olarak ifade edilebilir.

Bundan başka “rekabetçi kur” dedikten sonra Dolar/TL’nin 18.00 ‘den 11.00 seviyesine inmiş olması, elbette maliyet-fiyat dengesinde yepyeni bir bozulma yarattı. Bu sebeple enflasyonun düşmesi gecikecek. Çünkü yüksek maliyetten yapılan tedarik stokunun erimesi zaman alacak. Bu arada hükümetin bu zamanı kısaltmak için nihai satıcıların üzerinde baskı kuracağına inanıyorum. Buna rağmen ithal mallarının yurt dışında fiyatı düşmeden, Türkiye’de enflasyonun istikrarlı şekilde düşmesini beklemiyorum.

“Büyüme modeli sakince ele alınmalı…”

Büyüme 2022’nin en ciddi konularından biri olacak. Tabii ki 2020’nin kötü performansından sonra 2021’de yüksek büyüme çıkması normal. Pandeminin Türkiye için fırsat yarattığı da ortada. Aksi takdirde 2018 ve 2019 yılında çok düşük büyüme gösteren Türkiye’nin normal şartlarda % 5’i yakalaması pek mümkün değildi. Uzak Doğu’dan Türkiye’ye kayan ve TİM’in 25 milyar dolar olarak hesapladığı ihracat fazlası da bunun kanıtıdır diyebilirim. Bakalım 2022’de bu fazlayı kalıcı hale getirebilecek miyiz?

Açıkçası 2018 yılında başlattığımız ama bir türlü devam ettiremediğimiz ihracat ve üretime dayalı büyüme modelinin, bugün “tabandan tavana” değil “yukarıdan aşağıya” uygulanmaya çalışıldığını görüyorum. Halbuki hedef pazardan üretim kapasitesine, tedarikten lojistiğe, enerjiden finansmana kadar kurgulanması gereken bir model bu.

Dilerim 2022’de daha sakin zamanlar yaşarız ve bu sefer modeli daha kapsamlı şekilde ele alırız. Herkese sağlık ve başarı dolu bir yıl diliyorum.

Prof. Dr. Emre Alkin

Ara