Her Tecrübe Alacağınız Kararları Kolaylaştırır..

Temmuz ayında yeni oturacağımız evi aramaya başladık, ancak üç ayda kiralık bir ev bulabildik. Bazen fiyat uygundu ama inşaat kalitesi uygun değildi, bazen her şey güzel ama kira çok yüksekti. Sonunda karı-koca beraberce karar verdik: Bulunduğu yer, komşular, sosyal doku, işyerine mesafe, sevdiklerimize olan mesafe gibi ölçütlere bakarak karar kıldık. Kararımızdan memnunuz. Bu arada ne ev sahibini ne de bizi mağdur etmeyecek şartlarla anlaştık. Ev sahibi-kiracı ilişkisi sadece ekonomik değil sosyal bir sözleşmedir. Herkes birbirinin hakkını gözetecek.

Aynı durumu 2012 yılında yaşamıştım. İstinye’de bir daireyi dolar cinsinden kiralamak isteyen ev sahipleri dolar kurunun bir anda yükseldiğini görerek, Türk lirasına dönme kararı almışlardı. Ben ise onlara “dolar kuru yükselmeye devam edebilir isterseniz boş yere aramız açılmasın, yine dolar bazında kalalım” diye ısrar etmiştim. Normalde bunu kimse yapmaz ama yukarıda bahsettiğim kriterler sebebiyle bu daireyi kiralamak istiyordum.

Ev sahipleri ise kurun yükseliş hızını sanırım çok beğenmişler ve zirve noktası olduğuna karar vermişler ki Türk lirasında kalmakta ısrar ettiler. Söz konusu dairede üç yıl ikamet ettim, kirayı da her ayın ilk günü yatırdım. Ancak her sözleşme bitiminde, “isterseniz evden çıkayım bakın benim dediğim gibi dolar yükselmeye devam ediyor” diye ikazda bulunduğunda, onlar bana “hocam senin gibi kiracı nereden bulalım hiç aksatmadan yatırıyorsunuz” dediler. Ancak bir süre sonra dolar kuru kontratın yapıldığı günün tam üç katına çıktı ve ben onların lehine daireden taşınma kararı aldım. Tahmin ettiğim gibi ben daireyi boşalttığımdan bir gün sonra dolar bazında yeni bir kiracı geldi.

“Doğma Büyüme Buralı Kavramı Unutulabilir…”

Bir yerde hayır duasıyla oturmakta her zaman büyük fayda görüyorum. Bazen kişilerin kendi kararlarıyla mağdur olmasını bile önlemek ve haklardan feragat etmek doğru davranış olarak değerlendirilebilir. Bu sebeple üç yıl boyunca büyük bir mutlulukla oturduğum daireden çıktım. Bugün yine büyük bir mutlulukla yeni evimde oturuyorum.

Şimdi ekonomik meseleye bakalım: Gördüğüm kadarıyla gelecek yıl kira artışları bu kadar yüksek olmayacak ve %50 civarında bir enflasyon oranı dikkate alınarak artışlar belirlenecek. Bu durumda göreceli olarak düşük kalan kiralar üzerinden ev sahiplerinin mağduriyet yaşayacakları söylenebilir. Tabi meselenin bir de kiracı tarafı var.

Ücret gelirleriyle kira ve diğer yaşamsal masrafları karşılamak çok mümkün değil. Bir evde karı-koca beraber çalışmazsa bu şartlar altında geçinmek de pek mümkün değil. Bir de Pandemi sonrasında işsiz kalan kişileri düşündüğümüzde, mal sahiplerine düşük gelen kiralar bile çalışan kesim için oldukça yüksek seviyede kalıyor. Sanıyorum iki yıl önce televizyonda şöyle bir yorum yapmıştım: “Pek yakında doğma büyüme buralıyım diyen pek kimse kalmayacak, çünkü kimse doğduğu büyüdüğü yerlerde yaşama imkanına kavuşamayacak. Şehrin içinde doğmuş büyümüş insanlar mecburen kiraların daha makul olduğu yerlere doğru taşınmak zorunda kalacaklar. Dolayısıyla kültürel ve sosyal çevre radikal bir şekilde değişecek..”

Kendimden örnek vereyim: Doğduğum büyüdüğüm hatta 1813’ten beri ailemizin ikamet ettiği Beşiktaş bugün bildiğim halden başka bir hale gelmiş durumda. Tamamiyle bir Araplaşma, Ruslaşma rüzgarı yaşanıyor. Tabelalar bile değişti. Sağlık Merkezleri, hastaneler ve saç ektirme klinikleri ile apart otellerle doldu desem yanlış olmaz. Yüksek kiraları göze alıp gelen yabancı misafirler ya evleri harap ediyor ya da bir süre sonra kirayı ödemeden gidiyorlar. İkisini birden yapan da oluyor. Türkiye Ekonomisini mecburi ikamet için gelenlerin getirdiği parayla döndürdüğümüz için kimse sesini çıkarmıyor. Hatta İstanbul’un merkezindeki bazı sitelerdeki ev sahipleri “Türk kiracı istemiyoruz” diye açıkça söylüyorlar. Başıma geldiği için biliyorum.

Bu derece bir değişim içinden geçerken belki de basiretli ev sahipleri borcuna sadık ve ahlaklı insanları tercih ederek, hedefledikleri gelirden vazgeçerken varlıklarının zarar görmesini engelleyebilirler. Tabii, aracını satıp kripto paraya yatıran insanların sahip olduğu bir finansal okuryazarlıkla bunu kaç kişi kabul eder bilemiyorum. Herkes zengin olmak peşinde.

Prof. Dr. Emre Alkin

Ara