Kazanmanın ve Kaybetmenin Adabı..

Kazanmanın ve Kaybetmenin Adabı..

Değerli Dostlar;

Sonunda seçimler bitti hem Cumhurbaşkanlığını hem de Meclis’teki çoğunluğu Cumhur İttifakı kazandı. İktidar, belki de kendi süreci içindeki en zor zamanlarını yaşarken, muhalefet ise birleşerek en güçlü dönemine ulaşmıştı. Ancak, sonuç değişmedi. Hatta muhalefet en net yenilgisini yaşadı desem yanlış olmaz. Şimdi bir analiz yapalım:

Türkiye’nin siyaset geleneğinde yenilenlerin istifa etmediğini biliyoruz. Ancak iktidara gelenlerin “ben olmasam işler yürümez” düşüncesine kapıldığı gibi, kaybeden liderlerin de “ben olmasam kazanamayız” gibi bir saplantıya kapıldığını görüyorum. Kazananların ilk yaptığı konuşma kadar, kaybedenlerin hemen yapacakları veda konuşması da vatandaşların tamamına umut ışığı olabilir, ama bir türlü olmuyor.

Seçim bittikten hemen sonra çıktığım iki canlı yayında bunu ifade ettiğim için, her iki tarafın fanatikleri bana yüklendiler. Canları sağ olsun, ben doğru olanı söylemeye devam edeceğim. Popüler olmak için herhangi bir kesimin suyuna gitmeye niyetim yok. Sadece seçim zamanlarında alevlenen bir muhalefet yerine, doğru işlerde iktidarla uzlaşan, gerçekten toplum menfaatine uymayan işlerde de etkin siyaset yapan bir muhalefet gerekiyor. Bunun yerine yapılan düzgün işleri karalayan, doğru olmayan işlerde ise zoraki işbirlikleri sebebiyle tam olarak “doğru tonlama” yapamayan bir muhalefet seyrettik.

Kadın ve çocuklarla ilgili, adalet ve eşitlikle ilgili, ekonomiyle ilgili sanat, spor ve kültür ile ilgili, kalkınmayla ilgili çok şey söylendi. Ancak çok dağınık oldu. Şu ana kadar bu konuları 10’dan fazla kitapta en radikal şekilde anlatmış olan bendeniz ve en az benim kadar ciddiyetle işleyen bilim insanları ve yazarlar, siyaset cephesinden daha istikrarlı bir görüntü çizdiler. Siyaset yapmak değil siyaset üretmek gerekiyordu. Defalarca tekrar ettiğimiz bu konuyu kazananlar kendi yorumlarıyla ortaya koyarken, kaybedenler tam olarak kavrayamadılar. Bu arada kazanan ve kaybeden tarafta çalışan kıymetli Dostlarımız var. Onlara da çabaları için teşekkür ediyorum. Siyaset kolay iş değil, daha önceki yazılarımda defalarca belirttim bunu.

Net olarak belirteyim: Şu an aynı ekonomik modelden devam edilecekse, faiz-enflasyon-döviz üçlüsünün bir üst seviyesinden devam edecek. Başka yolu yok. “Kazanan her zaman haklıdır” derler, vatandaşın önemli bir çoğunluğu eski parlamenter sisteme dönülmesini istemediğini, oluşan Meclis Aritmetiği ile gösterdi. Ekonomik Model konusunda da “hassas ayar yapıp devam edin” mesajı verildi gibi. Fakat bu şekilde gitmek mümkün değil, dolayısıyla hassas ayardan fazlasının yapılacağını tahmin ediyorum. Yine de tam olarak serbest piyasa ekonomisine dönülmeyecek. Yerel seçimlere kadar “gevşet-sık” politikası devam edecek gibi gözüküyor.

Sonuç olarak, “demokrasi sembolü” olmak için kaybetmenin adabını bilmek gerekiyor. Tam olarak 16 seçim kaybedip “bu sefer olacak” diye koltukta kalmaya ısrar etmek sonra da “değişim” demek, samimi bir yaklaşım olmuyor açıkçası. En hafif ifadeyle yazdım Dostlar.

Prof. Dr. Emre Alkin

Ara