Küme düşmeyi kaldırmak da neyin nesi?…

Biliyorum bayramdan sonra konuşacak çok mevzu var ama eğlenceli ve bir o kadar da düşündürücü bir konu var. Kadın ya da erkek herkesin bu tuhaflığa bir bakması lazım. Anne ve baba olarak, abla ya da ağabey olarak, vatandaş olarak nihayetinde insan olarak, çünkü mesele siyasetten sağlığa kadar birçok yere dokunuyor.

Hafta başında TV100’de TFF’nin “küme düşmeyi bu yıl kaldırdık” açıklamasını masaya yatırdık. Yanımdaki uzmanlarla bu işin yanlışlığı üzerine konuştuk. Hatta simülasyonla anlattık.

Simülasyonu şu varsayım üzerine kurduk: Gelecek yıl da pandemi dalga dalga devam ederse, küme düşme ihtimali olan takımlar siyaseti de arkalarına alıp “bir kere yaptınız, bir daha yapın” diye baskı kurmaya başlar. Ekonomik ve sosyal hoşnutsuzluk salgın ve iş durması sebebiyle yükselmeye devam ederse TFF baskılara dayanamaz, bu sefer de son kararlarında olduğu gibi adaletsiz işlere imza atmaya devam edebilir.

Biz bu durumu uç örneklerle anlatırken, bazı izleyiciler itiraz ettiler ve “gelecek yıl küme düşme var” diye mesaj atmaya başladılar. Anladık ki meselenin ciddiyetini kavrayamamışlar.

Bundan aylar önce barolar meselesi ve Ayasofya ile ilgili “bu da nerden çıktı” diyen bir idarenin, bugün tam tersini yaptığını dikkate alırsak, hatta birkaç yıl önce TFF’nin yabancı kuralını aynen bu şekilde çalışıp sonra tepkiler üzerine yürürlükten çektiğini de eklersek, Türk futbolunun her zamankinden daha büyük bir tehlike altında olduğunu rahatlıkla anlayabiliriz. “Sadece futbol değil” diyenleri duyar gibiyim. Anlıyorum, ancak bu yazının konusu futbol.

Her şeyden önce 2019-2020 sezonuna başlarken yayıncı kuruluştan Süper Lig’e uygun garanti parayı, sezon içinde yine aynı seviyede galibiyet ve beraberlik primlerini almış olan ama sonunda küme düşmüş olan takımlar, bir defa daha bu paralara kavuşacaklar. Sportif başarıya endekslenmesi gereken Spor AŞ’lerin yozlaşmalarının TFF tarafından tescil edilmesi böylece gerçekleşmiş oluyor. “Haydi yine iyisin, başarısızlığını ödüllendirdik” diyor TFF. Derslerinden başarısız olan çocuklarla, başarılı olanların aynı muameleyi gördüğü, sınav sorularını çalarak bir yerlere gelebilenlerin mevcut olduğu Türkiye’de her şey mümkün.

İşin özünde, küme düşmek aynı zamanda “bütçeni doğru kullanmadın, yanlış oyuncu ve teknik adam tercihleri yaptın, doğru yönetemedin” demek oluyor. TFF sayesinde dünyanın her yerinde ders niteliğinde olan bu yaklaşım ortadan kayboldu. Futbola siyaset baştan aşağıya bulaşmış oldu. Burnuma bir erken seçim kokusu geliyor.

“Madem bu kadar cesurduk da, maçları neden oynattık ?…”

Açıkçası, Pandemi sebebiyle verilen aradan sonra maçları tekrar başlatan TFF, “küme düşmeyi kaldırdık” diyebiliyorsa, o anki puan tablosuyla şampiyonları ilan edip ligleri bitirebilirdi. Ama yapamadı. Çünkü şampiyonluğa oynayan takımların arkasındaki siyasi güçten çekindi. Küme düşmeyi kaldırma fikrinin de TFF’den değil siyaset cephesinden geldiği besbelli. Kulüpler “hep beraber karar verdik” dese de, kimse akılsız değil. Herkes her şeyi net olarak görüyor.

Aklıma bir soru daha geliyor: Maçlar oynanırken COVID-19 testi pozitif çıkmış olan oyuncular ve takımlara ne gibi işlemler yapıldı bilinmiyor. Kimlere bulaştırdılar? Söz konusu takımların oyuncuları ve idarecileri neden karantinaya alınmadı? Testlerin pozitif çıkmasından önce oynadıkları maçlardaki rakipler, idareciler ve hakemler neden karantinaya alınmadı?

Açıkçası TFF maçlar çabucak oynansın bitsin diye belki de on binlerce kişiye COVID-19’un bulaşması gibi bir felakete imza atmış olabilir. Bilemeyiz. Sağlık Bakanı ve Sağlık Personelinin canla başla mücadele etmesine rağmen vaka sayısını hala düşürememenin arkasında oynatılan maçların ne kadar etkisi var? Bunu da bilemeyiz.

Bildiğim bir tek şey var: Futbola siyaset o kadar fazla bulaştı ki, Milli Takıma oyuncu seçerken bile teknik direktörleri baskı altına alacak bir sürecin içine girdik diyebilirim. Yabancı Kuralı’nın çalıştığını göstermek için yurtdışındaki başarılı oyuncularımızı değil, Türkiye liglerindeki oyuncuların seçilmesi için baskı uygulanabilir. Böylece “bakın yabancıyı yasakladık Milli Takım başarılı oluyor” diyebilirler.

Halbuki bu yıla kadar yurt dışına ihraç ettiğimiz Türk futbolcu sayısı arttığı gibi, yurt dışında yetişmiş futbolcularımızla göğsümüz kabarıyor. Özetle, TFF burada da doğruyu görmek istemiyor. Çünkü siyasete endeksli yaşıyor. Uzmanları, istatistikleri değil, dışarıdan empoze edilen amatörce fikirleri dikkate alıyor.

Tekrar ediyorum: Küme düşmeyi kaldıran yaklaşım, maçları oynatmadan ligleri bitirip, on binlerce kişinin sağlığını koruyabilirdi. Demek ki, her zaman geçerli olan bir sözü tekrar hatırlatmak gerekiyor:

“Ne yapsan eleştiriliyorsan, o zaman doğru olan neyse onu yap, millete hesap vermek kolay, vicdana hesap vermek zor..”

TFF aldığı kararlarla sponsorlar, yayıncı kuruluşlar ve diğer paydaşlar nezdinde yarattığı olumsuz etkiyi, zaten yerlerde sürünen sportif kalitenin bir de ekonomik değerin düşmesiyle pekişeceğini anlamakta zorlanıyor.

Son olarak: Milli Takım’ın ertelenen EURO2020 ‘de başarılı olabilmesi için, oyuncu seçimlerine siyasetin ya da keyfiyetin bulaşmaması gerekiyor. Böyle bir tehlikeyi göz ardı etmek mümkün değil. Küme düşmeyi kaldıran, maçları COVID-19’a rağmen oynatan, hatta “mümkünse son maçları az sayıda seyirciye açacağız” demiş olan bir TFF ile her şey mümkün.

Açıkçası şu an orada bulunan çok saydığım ve sevdiğim yöneticilerin, profesyonellerin, teknik insanların emeklerine yazık oluyor. Baktıkça üzülüyorum, içim acıyor..

Prof. Dr. Emre Alkin

Ara