Maden Kazalarını Önleyebilmek Artık Mümkün..

Ülkemizde geride bıraktığımız yıllarda çok sayıda maden kazası yaşandı. Sadece Türkiye’de değil dünyanın çeşitli ülkelerinde de yaşanıyor. Üzülerek söylemem lazım ki, enerjiyle alakalı bunalım büyüdükçe madencilik faaliyetlerinin eskisine göre daha hızlı artacağını ve üzüleceğimiz daha fazla olayla karşı karşıya kalacağımızı görüyorum.

Herhangi bir konu üzerinde yazmadan önce, tarihsel-sosyal-teknolojik-siyasi-ekonomik arka planına bakmayı tercih ediyorum. Tepkisel bir yazı yerine, üzerinde çalışılmış bir analizi sizlerle paylaşmayı yeğliyorum. Bu sefer de öyle yaptım. Şimdi azıcık başa dönelim.

21. yüzyılın başında herkes çok mutluydu. Ortalığı kana bulayan dünya savaşları ve çatışmalar geride kalmış, teknoloji günlük hayatta daha çok konuşulur hale gelmiş, yaşam süresi uzamış, hastalıklara çare bulunmaya başlanmış ve çalışma ortamı bir önceki yüzyıla nazaran daha konforlu bir hale gelmişti. Ancak önce Türkiye’de sonra da dünyada peş peşe iki finansal kriz meydana gelince, yaşadığımız ortamın doğası yavaş yavaş değişmeye başladı. Fakirlik geri döndü, insanlar yeşertmeye başladıkları umutlarını kaybetmeye başladılar. Zor şartlarda alın terleri ile para kazananlar konforlu çalışma şartlarına kavuşacaklarına, daha riskli ve daha tehlike arz eden şartlar içinde yaşamaya başladılar.

İnsanlık çocuk işçiler ve kötü çalışma şartları ile başa çıkmaya çalışırken, ekonomik ortam bu onurlu mücadeleyi zayıflattı. Finansal krizlerden çıkan ve yaralarını sarmak için uğraş veren ülkeler, siyasi darboğazların içine girdiği için toplum katmanları arasında adaleti sağlayan uygulamalardan uzak kaldılar. İnşaattan limanlara, madenlerden karayollarına kadar birçok yerde konvansiyonel denetimler egemen olduğu için, telafisi olmayan kayıplarla karşı karşıya kaldık. Halbuki ofislerde kullandığımız teknolojiye harcadığımız kadar kaynak ile bu riskli alanlarda insanlık için daha güvenli ortamlar yaratabilirdik.

Ben “keşkeler”den hoşlanan bir bilim insanı olmadığım için, herhangi bir konuda çözüm bulmaya ya da çözüm bulmuş olanları aramaya çalışırım. Geçenlerde maden kazaları ile alakalı Huawei’nim yapmış olduğu çalışmaları görünce sizinle sorumluluk gereği paylaşmak istedim.

Bilindiği gibi, madencilik çok sayıda insan çalıştıran oldukça karmaşık, bir o kadarda tehlikeli bir faaliyet türü. Sadece geçen ay Türkiye dahil olmak üzere birçok ülkede maden kazaları yaşandı. Bunun üzerine acilen Huawei 5g’yi kullanarak madem kazalarını önlemek için bir yeni sistem üzerine çalışmaya başladı.

Buna göre, bir internet mimarisi ile yapay zeka ve veri eşleşmesi sağlanarak daha güvenli, akıllı, etkili ve aynı zamanda “yeşil” bir madencilik sağlamak mümkün olacak. Madende üretim, tünel açma, ulaşım ve iletişim oldukça önemli konular olduğu için, Huawei’nin bu meselelerde hangi çözümleri ürettiğini anlamaya çalıştım desem yanlış olmaz. Malum, bilimsel kuşkuculuk var bizde.

Tabii ki hepimiz biliyoruz, maden içindeki toz ve fiziksel ortam madencileri en çok zorlayan konular. Hatta söz konusu ortam güçlü bir dijital alt yapının oluşmasını da engelliyor desem yanlış olmaz. Endüstrinin temsilcilerinden “daha az insan çalışan ve daha teknolojik bir ortam” talebini de duyduğumuz için, bu teknoloji firmasının ne sunduğunu merak ettim. Bu arada madende net görüntü sağlayan gerçek zamanlı bir uygulamanın ne kadar zor bir seçenek olduğunu bilgilerinize arz etmem gerekiyor. Yani göründüğü kadar veya söylendiği kadar kolay değil. Yine de sordum ve firmadan aldığım cevaplar doyurucuydu.

Teknolojik detaylarla sizi yormak istemiyorum, o yüzden şu müjdeyi vermek istiyorum. Bugünün 5G teknolojileri sayesinde, kamera görüntüleri içinde bulunan tüm istenmeyen detayları özetle toz ve isi, geniş bant kapasitesi sayesinde ve kablosuz teknolojilerin iletişim gücüyle, eşzamanlı binlerce kanal sayesinde ayırt etmek ve görüntüden kaldırmak mümkün. Hatta tüm bu temiz görüntülerin, görevli kişilerin daha rahat takip etmesi için panoramik görüntü haline getiren bir özelliğe kavuşturulacağını da müjdeleyebilirim. Hal böyleyken maden içindeki herhangi bir olumsuzluğu konvansiyonel alarm mekanizmalarından önce, görüntüyü süzebilen mekanizmalarla da yakalamak artık imkan dahilinde imiş. Hatta o kadar ki 20 metre çapındaki bir mekanda olanı biteni net olarak gösteren bir teknolojiyi Huawei sektöre kazandırmış gözüküyor. Özetle, yer üstündeki personelin yer altındaki gelişmeleri anında, eksiksiz ve müdahale edilebilir hale getiren bir teknolojiden bahsediyoruz.

“Tünel Kazmadan Personel Sayısını Azaltmaya…”

Yazının başında belirttiğim gibi, tünel kazmak madencilik faaliyetinin en zor, en zahmetli hatta en tehlikeli detayı. Kazaların önemli bir kısmı bu aşamada cereyan ediyor. Dünya ortalamasına bakıldığında maden kazalarının %40’ı tünel açma esnasında gerçekleşiyor. Geleneksel madencilikte bu aşamada güvenliğin sağlanması, insan emeğiyle ve tecrübeli madencilerin verdiği bilgiler doğrultusunda yapılan sağlamlaştırma faaliyeti ile sağlanıyor. Elbette tecrübeye saygımız var ancak demin verdim istatistiğe bir ekleme yapacağım: maden kazaların %40’ı tünel açma faaliyeti esnasında olurken, bunun %50’si de insan hatası sebebiyle ortaya çıkıyor.

5G’nin eş-zamanlı alarm uygulamaları sayesinde tünel kazma esnasında insan hayatını tehlikeye sokan hatalar anında uyarılıyor ve teknik güçlendirmeler konusunda uygulamacılara
bilgi aktarılıyor. Elbette ki bu, tepkisel değil proaktif madencilik uygulaması anlamına geliyor. Şimdi başka bir detaya geçelim:

Çıkarılan madenin taşınması da ayrı bir zor faaliyet konusu. Taşıyıcı bantlar bazen onlarca kilometre uzunluğunda. Taşıyıcı bantlarda belli aralıklarla kontrol yapan personel çalıştırılıyor. Bu da gereğinden fazla insanın maden içinde görevlendirilmesi anlamına geliyor ki, risk faktörünü artıran bir başka faktör oluyor. Huawei 5G sistemi ile beraber kontrol personelinin %20 daha azaltılacağı bir seçenek sunuyor. Ne kadar fazla insan çalışırsa o kadar fazla insan risk altında olduğu için bana uygun bir öneri gibi geldi. Türkiye’deki maden yatırımcılarının dikkatine sunmak istiyorum.

Madencilikle alakalı raporları okurken çok şaşırdığım bir konuya da denk geldim. Madenlerde neredeyse üretim amaçlı olarak 1000’den fazla değişik alet kullanılıyor imiş. Maalesef bunlardan yarısı herhangi bir şekilde merkezi bir sisteme ya da otomasyona bağlı değil. Tabi bu durum hem envanter yönetimi hem de operasyon açısından son derece karışık, verimsiz ve aynı zamanda birbiriyle bağlantıları olmadığı için koordinasyonu zayıflatan bir ortam yaratıyor. Şirket buna da çözüm bulduğunu söylüyor. Birbirinden farklı alet ve makineyi aynı dili konuşan ve anlaşılması basit, kontrolü kolay bir hale getirdiğinin altını çizerek, birbirlerine veri ileten ve ortamdan haberdar olan bir hale getirebildiğinin altını çiziyor. Bu benim için başlı başına devrim niteliğinde bir uygulama.

Daha önce zor şartlarda çalışmanın ne olduğunu bilen bir kişi için gerçekten bu tam olarak can simidi niteliğinde bir öneri. Bu sisteme göre gaz sızıntıları olduğu anda herhangi bir alet uyarı verebilecek ve güvenli bir kaçış organizasyonu yaratılabilecek, tehlike yaratacak tüm aletler anında Susturulacak ve havalandırma mekanizması normalin üzerinde çalışacak. En önemlisi bunların hepsi birkaç saniye içinde gerçekleşecek.

Şimdi işin en önemli tarafına geçelim: Anladığım kadarıyla tüm bunların gerçek olabilmesi için, hangi madende uygulanacaksa o madenle alakalı tüm tecrübenin kişilerden de makinelerden toplanıp algoritma olarak yükleniyor olması gerekiyor. Bu da normal. Her bir yeni kurulum mutlaka zahmet gerektiren bir faaliyet içerir ancak insan hayatını korumak ve kurtarmak için ödenecek oldukça çok ucuz bir fatura diyebilirim. Azıcık emek ile insan hayatını kurtarmak, sağlığını korumak mümkünse bunu herkesin canı gönülden yapacağına inanıyorum. Oldukça zor şartlarda para kazanan, evini geçindiren ve bizlerin rahat yaşaması için bu faaliyetleri gerçekleştiren insanlarımızı korumak için yapılacak her türlü yatırıma değer. Bundan kaçmak ise insanlık adına bir kara leke olarak adlandırılabilir.

Huawei’yi bu çabalarından dolayı tebrik ediyor, ülkemizdeki madencilerin ve sektör liderlerinin yüksek teknolojiyi kullanarak insan hayatını korumaları gerektiğinin altını bir kere daha bu yazıyla çizmek istiyorum.

 

Prof. Dr. Emre Alkin

Ara