Masanın Üzerindeki Üç Önemli Mesele..

Bu sabah en çok tartışılan üç mesele üzerinde duracağız. Enflasyon artık tartışılmayacak bir gerçek olduğu için, gelecek haftaya bırakıyorum.

Ekonomi konusunda elimizde üç önemli detay var: Büyüme, İhracat ve Faiz. Büyüme derken öncelikle kastımız 2. çeyrek büyümesi. Beklentiler bir önceki çeyreğe göre daha yüksek bir oranda şekilleniyor. Tahminler % 7.6 civarında. Bahsettiğimiz dönem Nisan-Mayıs-Haziran aylarını kapsıyor. Bu dönemde kurların nispeten sakin seyrettiğini 14 ile 16 TL arasında Dolar seyri yaşadığımızı biliyoruz. Bu seviye geçen yılın Aralık ayında test edilmiş seviyelerden düşük olduğu için piyasaların olumsuz tepki vermediğini hatırlıyoruz.

Aynı dönemde imalat sanayinde kapasite kullanım oranları % 75 seviyesinin üzerinde seyrederken, sanayi üretim endeksinin ivme kaybetmesine rağmen kabul edilebilir bir şekilde yola devam ettiğini söyleyebiliriz. Ciro Endekslerinde fiyat artışlarından kaynaklansa da hızlı bir yükseliş kaydedilirken, haziran ayında yavaşlama olduğunun altını çizmem gerekiyor.

İhracat neredeyse her ay Cumhuriyet tarihinin rekorunu kırarken, bundan sonra büyümede yavaşlamanın olacağını tahmin ettiğimiz 3. ve 4. çeyrekte kurtarıcı olarak daha fazla göze çarpacaktır diye düşünüyorum. 2000’li yılların başında ekonomi daralırken büyümeye katkısı artan ihracatın son yıllarda ekonomi hızlanırken de katkı verdiğine şahitlik etmiştik. Bu yılın birinci çeyreğinde özel tüketim ile beraber büyümeyi sırtlayan ihracatın, aynı performansa yıl sonuna kadar devam etmesini bekliyorum. Ancak Avrupa Pazarında yaşanacak sıkıntıları hesaba katarak temkinli olmakta fayda olduğunu düşünüyorum. Net ihracatın geçen çeyrekte büyümeye net katkısı 3 puanın üzerinde olmuştu. Benzer bir sonucu 2. çeyrek için de görebiliriz.

“Faize Değil Faizi Yükselten İşlere Eleştiri Yapmak Gerekir …”

Faiz meselesi ise biraz karışık bir konu. Bazı yabancı ekonomistler faiz artışlarına yüksek sesle karşı çıkarken, enflasyonu durdurmak için atılan adımların yatırımları azaltacağı düşüncesini dile getiriyorlar. TCMB’nin faiz düşürme hamlesinin benzer bir argümanla yapıldığını söyleyenler var ama söz konusu karanın kredilere yansımasını henüz göremedik. Dolayısıyla, yüksek faizden hoşlanmamakla beraber kamu bankaları haricinde düşük faizle kredi veren finans kurumu olmadığını da söylememiz lazım. Hatta faiz düşürme kararından sonra özel bankalar kredi vermeyi durdurdular. Eximbank’ın da sessizliğe büründüğünü söylemek lazım. Kaynak yok iken fiyatını düşürmek arzu ettiğimiz sonucu yaratmıyor maalesef.

Göz ucuyla değil, tüm dikkatimizle izlediğimiz döviz kurları, uygulanan politikaların bıçak sırtı bir denge oluşturduğunu bizlere anlatıyor. Döviz sepetinin 2. Çeyreğin sonuna doğru hızla yükselmesi ve bu durumun enflasyonu artırması da, faiz meselesini büyüten diğer bir etken. Düşük maliyetli kaynağı piyasaya vermek için uğraşırken, CDS primleri-Tahvil Faizleri-Hayat Pahalılığı gibi parametrelerin küresel gelişmeler ile beraber görünümü giderek bozması, arzu edilmeyen yan etkileri de beraberinde getirdi. Düşük faizde tasarrufunu değerlendirmek istemeyen kurum ya da bireyler kaynaklarını hammadde, aramalı veya dövizde değerlendirmeye başladılar.

Bunun sonucunda ekonomi yönetimi piyasa koşullarını kontrol etmeye karar verdi ancak, bu sefer de daha fazla yan etki yarattı, üzerine de Hazine ve Merkez Bankasına yük bindi. Gelinen noktada enflasyonu düşürmek için faizleri yükseltmenin fayda vermeyeceği şartlardayız ancak kredi faizlerine yakın mevduat faizi vermeyi engelleyerek, bankalara kar ettirmeye çalışıyoruz. Halbuki şu an piyasada oluşmuş kredi faizine yakın mevduat faizi teklif edilmesine müsaade etsek politika faizlerini artırmadan da enflasyonu sakinleştirebiliriz. Ancak, stoklama ve döviz talebini körüklemeye devam ediyoruz bu şekilde.

Sanıyorum ekonomi yönetimi kredi faizlerini “kaynak maliyeti” olarak adlandırıyor ve uygulanan politikaya zarar vermeyeceğini düşünüyor. Ancak yabancı uzmanların en başta berlittiğim ikazı burada geçerli. Söz konusu uzmanlar kredi faizlerinin yükselmesini eleştiriyorlar. Dolayısıyla TCMB’nin uyguladığı politikaya destek veren bir görüşte değiller. Hangi uygulama kredi faizlerini yükseltiyor ise o uygulamanın karşısındalar özetle.

Prof. Dr. Emre Alkin

Ara