Merkez Bankası pas geçecek o belli de…

Her şeyden önce gözümün önünde yaşanan fenomenin altını çizmek istiyorum: ÜFE tam olarak TÜFE’nin iki katı kadar yüksek seyrediyor. Hatta daha da fazla. Artık anlaşılması gereken iki mesele var:

– Yaşadığımız talep enflasyonu değil, bu sebeple faiz çare değil

– Faizin çare olmaması enflasyon ve risklerle alakalı sorumluluğun görmezden gelinmesi anlamına gelmemeli

TÜFE’ye bir göz attığımızda üretici tarafında birikmiş olan maliyetlerin her kalemde nihai fiyatlara yedirilmeye başlandığı görülüyor. Gıda, giyim, ulaştırma, ev eşyası derken sağlıkta da ciddi fiyat artışları var. Çekirdek enflasyon, yani mevsimine bakılmaksızın her ay mecburen satın aldığımız mal ve hizmetlerden oluşan endeks TÜFE’nin üzerinde seyrediyor. Bu fenomende de üst üste üçüncü aydayız ve mevsimlik mal ile hizmetlerin fiyatlarında düşüş var ki, TÜFE daha düşük çıkıyor. Bunu da bir kenara kuşkuyla not ettim.

“Peki şimdi ne olacak ?…”

Sözü uzatmaya gerek yok. Daha önceki yazılarımda bahsettiğim gibi, Merkez bankası siyasi sebeplerden dolayı faizleri yükseltemez. Yükseltirse Sn. Ağbal’ın görevden alınması da açıklanamaz hale gelir. Anlaşılan pas geçecek ve bu durumda piyasada faizlerin yükselmesi söz konusu olabilir. Tekrar politika faizleri ve piyasa faizleri arasındaki makas açılacak.

Peki, faizleri düşürürse ne olur? O zaman hakikaten tarihi hata olur.

En baştan beri söylüyorum. Faiz şu anki enflasyonun ya da kur yükselişinin panzehiri olamaz. Ancak, faiz sonuçtur sebep değil. Enflasyon ve riskler yükseldikçe faizler de yükselecek. Özetle, faizleri suni olarak düşük tutmaya devam etmek demek, kurların ve enflasyonun yükselmesine zemin hazırlamaktır. Bu da önünde sonunda daha yüksek faiz demektir.

Bunu hala anlayamamış olmak acaba ne anlama gelmektedir?

Prof. Dr. Emre Alkin

Ara