Nedir bu ülkenin ekonomistlerden çektiği?

Bugünlerde aklımızı bulamaç haline getiren sosyal medya’yı genelde iki amaçla kullanıyorum.

  1. Sevinçleri ve Hüzünleri Paylaşmak
  2. Bildiğimi, gördüğümü ve tespitlerimi paylaşmak

Zaten “Paylaşmasak Olmazdı” isimli kitabı Yalın Alpay ile beraber kaleme almanın da amacı buydu. Özellikle sosyal medyada kendini “uzman” veya “ekonomist” olarak tanıtan bazı kişilerin yaptıkları yanlış yorumları düzeltmek, “ben ABD’den geldim, herşeyi bilirim” diyenlere de Türkiye’nin başka bir yere benzemediğini anlatabilmekti. Çok değil 2-3 hafta sonra yine beraber yazdığımız bir kitap piyasaya çıkacak.

“Olaylarla Türkiye Ekonomisi” isimli kitap Cumhuriyetin Kuruluşundan hemen önce başlıyor ve 2001 Krizine kadar Türkiye’de ekonomik anlamda neler olup bittiğini anlatıyor. Bundan sonraki kitap da 2001-2017 sürecini anlatacak elbette.

Kitabı okumaya başladığınızda göreceksiniz ki “Merkez Bankası faiz yükseltsin” ya da “likiditeyi azaltın döviz düşsün” gibi kestirmeci önerilerin hiçbiri işe yaramamış. Faiz ve kur tartışmalarının sadece bugün değil, geride bıraktığımız 90 yılı aşkın sürede sürekli yapıldığını ve ender rastlanacak şekilde doğru kararın alındığını görüp şaşıracaksınız.

Bugün de “Merkez Bankası faizleri radikal şekilde artırsın, Dolar/TL böylece gerilesin” şeklinde konuşanlar var. Bunların başında bazı akademisyenler geliyor. Ekonomideki sebep-sonuç ilişkilerini tam olarak özümsemeden yapılan bu yorumların inanın hiç bir değeri yok.

Geçenlerde bir meslektaşımız öyle bir twit atmış ki, “bu kadar yanılma ancak eğitimle olur” dedirtti. “Faiz düşük ama enflasyon hala yükseliyor, hani faiz enflasyon yaratıyordu ?” şeklindeki çıkışıyla eleştirdiği cephenin adeta ekmeğine yağ sürmüş oldu. Çünkü yazdığı kağıt üzerinde doğru, pratikte yanlıştı.

İşin gerçeği faiz bir maliyet unsurudur ve elbette fiyatlar üzerinde baskı kurmaktadır. Ancak faiz bir sonuçtur. Değerli meslektaşımız “madem faizden şikayet ediyor herkes, o zaman faiz neden bu kadar yüksek ” diye sorsa, belki de daha pratik bir hizmet vermiş olacaktı.

Devlet gelirleden aslan payını aldığı sürece özel tüketim ve yatırımı finanse edecek olan kaynakların maliyeti hep yüksek olacak. “Kamuyu küçültün faiz düşsün” demek yerine, faiz tartışmalarına yanlış yerden giriş yapan ekonomistler yel değirmenlerine saldıran Don Kişot’tan farksız bir görüntü çiziyorlar.

Aslında nerede eğitim alırsa alsın, Türkiye’de ekonomistlerin çoğu devletin büyümesine ses çıkarmıyor. Sadece yüzeysel konularda hükümetlere muhalefet etmeyi tercih ediyorlar. Sebep-sonuç ilişkilerinin temeline inmeden yaptıkları “popüler” yorumlarla taraftar kazanmaya çalışıyorlar.

İşin doğrusu onlar da siyaset yapıyorlar. Bilimden uzaklaştıkları da aşikar. Meslekte geride bıraktığım 25 yılda, körü körüne hükümetleri desteklediğine şahit olduğum meslektaşları da bu gruba dahil ediyorum.

İçimden bir ses her iki grubu bir odaya soksam, bırakın kavga etmeyi, gül gibi geçinip gideceklerini söylüyor.

Ara