Ocak Ayı Enflasyonu Açıklanmadan Önce…

 

Babamdan kalma bir alışkanlık da diyebilirim, alışveriş yaptığım zaman faturaları saklarım. Buradan aylık, üç aylık, yıllık hayat pahalılığını bulmam kolaylaşıyor. Şunu açıkça belirtmem gerekiyor ki, Ocak ayında fiyatlar bir anda yükseldi. Mesela restoran harcamaları bir önceki aya göre % 20-25 civarında, gıda maddeleri en az % 10-15 arasında, ulaşımda en az % 25, ev eşyasında % 10 civarında yükseliş var. Giyimde henüz artış yok ama yakındır.

İstanbul için konuşuyorum elbette bunları. İTO da dün İstanbul Perakende Fiyat Endeksini açıkladı. Anlıyorum ki, aşağı yukarı benim söylediğim oranlarda seyretmiş harcama kalemleri. Galiba listem İTO’ya göre biraz daha yüksek çıkmış. Şimdi başka bir tehlikenin altını çizeyim:

Döviz kurları çok uzun zaman yerinde sayarken, her şeyin doğru ilerlediği sakin dönemlerde enflasyonun yükselmesine meydan vermiyor. Bunu kabul ediyorum. Ancak sürekli stresli ve gergin ortamlarda döviz kurları baskılandığı zaman, enflasyonu frenleyen bu etki çalışmıyor. Aksine satıcı davranışları giderek bozuluyor. “Önünde sonunda yükselir bu döviz” diyerek, fiyatlara muhtemel kur artışı ve tedarik riskini de ekleyerek yola devam ediyorlar. Bu sebeple fiyatlar gerilemiyor, artış hızı yavaşlasa da yükselmeye devam ediyor.

Ancak mesele öyle bir hale geldi ki, “kur yükselince enflasyon da yükseliyor” diyen sonuçları bertaraf etmeye çalışan bir yönetim tarzı oluştu. Teori ve pratikte “geçiş etkisi” sebebiyle kur yükselişleri enflasyon yaratır, doğrudur. Ancak, döviz kurlarının piyasa koşulları bozulduğu zaman yükseldiğini, dolayısıyla piyasayı bozucu işlerin yapılmaması gerektiğini kabul etsek her şey daha kolay olacak diye düşünüyorum.

Hal böyleyken, yaşadığımız diğer gerginliklerinin yanı sıra bir de seçim belirsizliği sebebiyle enflasyonun azalan bir hızla yükselmeye devam edeceğini göreceğiz. Yarın TÜİK ne açıklarsa açıklasın, piyasadaki gerçek değişmeyecek. Piyasada yaşananlardan uzak her TÜFE açıklaması, fiyatlama davranışlarının daha da bozulmasına yol açacak. Bu sebeple TÜİK “en doğru fiyatı nereden alayım” çabasını hızlandıracak. Sonuç olarak hepimiz yorulacağız, piyasalar da helak olacak.

Seçimlerden sonra yaşadığımız “sürekli kriz” halinin artık bitmesini, karar alıcıların daha sakin ve piyasa dinamiklerine güvenen ama izlemeyi elden bırakmayan bir yaklaşıma sahip olmalarını diliyorum.

Prof. Dr. Emre Alkin

Ara