Önce ECB, Sonra Fed ve Nihayetinde TCMB..

Faiz kararlarının peş peşe geleceği bir Eylül Ayı yaşayacağız. Herkesin aklında kesinleşmiş oranlar var ama TCMB tarafı muamma olarak duruyor.

Bu ayki Fed faiz kararı ile Merkez Bankamızın faiz kararı peş peşe gelecek. Şu ana kadar ABD’de yapılan açıklamalar bir kez daha 75 baz puanlık bir artışın yapılacağını bizlere gösteriyor. Her ne kadar ABD’deki toparlanma uzun bir zamandır ülkenin tamamına yekpare yayılmamış gözükse de, yükselen enflasyonun önünü kesmek için Fed üyelerinin kararlı olduğu gözüküyor.

Düşük ihtimal de olsa, Fed beklenenin aksine 50 baz puanlık bir artışla yetinirse, tüm dünyaya “resesyon riski” ile alakalı çekincesini göstermiş olacak. Bu durumda TCMB Yönetiminin bir faiz indirimi daha yapması için argümanı kuvvetlenecek. Beklenenden daha düşük açıklanan aylık TÜFE rakamından cesaret alındığını tahmin ediyorum. Fed’in böyle bir kararı karşısında yapılacak faiz indirimi beni şaşırtmayacak diyebilirim.

Bugün Avrupa Merkez Bankası’nın da yükselen enflasyona oldukça güçlü bir müdahale yapması bekleniyor. Daha önce 25, sonra 50 derken bu sefer Fed gibi ECB’nin de 75 baz puanlık bir artışla mesaj vermesi bekleniyor. Bu durumda paritede yine dalgalanma olmasını beklemeliyiz. Daha önce söylediğim gibi Euro cinsinden maliyetleri, kredileri veya ödemeleri olanların paritenin zayıflığından istifade etmeleri gerekirdi.

“Sonbahar ve Kış Nasıl Geçecek ?..”

Piyasadan bana gelen haberler, son faiz indiriminin piyasaya neredeyse fazla yansımadığını, özel bankaların oldukça zor geçeceği tahmin edilen eylül ve ekim ayını göz önüne alarak kredi vermekten imtina ettikleri şeklinde. Sanıyorum seçimler öncesinde kamu bankalarıyla başlayacak yeni bir kredi kampanyası için zemin yoklandı. Nitekim yepyeni bir KGF uygulaması açıklandı.

Kendi yağımızla kavrulduğumuz için gereken kaynağın emisyon ve iç borçlanma ile sağlanacağını söylemek zor değil. Bunun döviz kurları üzerindeki etkisini bastırmak için rezervlerden satış yapılacağı aşikar. Böylelikle enflasyona “geçiş etkisi” önlenmeye çalışılacak. Zor bir denklem açıkçası.

Bu arada bir gözlemimi paylaşmak istiyorum: Türkiye’nin çeşitli şehirlerini gezerken alış verişte sürekli bir hareketlilik olduğunu gözlemliyorum. Söz konusu hareketliliğin büyük bir çoğunluğu yabancı misafirler tarafından gerçekleştiriliyor. Ülkeye turistler ya da mecburen ülkemizde ikamet edenler tarafından gelen bir para olduğu gerçeğini yadsıyamayız. Öyle ya da böyle piyasa bu para sayesinde dönüyor. Ücretlerin mevcut enflasyon doğrultusunda artırılması da devinime katkıda bulunuyor diyebilirim. Ancak bu hareketliliğin döviz rezervlerine gözle görülür bir fayda vermediğini kabul etmek gerekir. Ülkeye ihracat ya da diğer döviz kazandırıcı faaliyetlerden dolayı giren net döviz miktarı belli. Rezervleri güçlendirmeden kurları tutmak için satılan miktar da belli olduğuna göre, Türkiye Ekonomisinin bu aralar kısa vadeli döviz girişleriyle kendini çevirdiğini söylesem yanlış olmaz. Büyük ihtimalle Rusya’dan gelen ve gözle görülmeyen paralar da vardır. Net hata ve noksan kalemindeki gelişmeler bu görüşümü doğrular nitelikte.

Herkesin beklentisi sonbaharı ve kışı fazla yara almadan atlatmak. Umarız öyle olur.

 

Prof. Dr. Emre Alkin

Ara