Önünde sonunda tek paraya geçeceğiz…

Aslına bakılırsa “tek para” çalışmaları İkinci Dünya Savaşı’ndan hemen sonra başladı. Bugün yaygınlaşan birçok bilimsel çalışmada olduğu gibi, para teorisinde de güncel tartışmalar aslında 60-70 yılın çalışmaları üzerine. Tabii, şunu da kabul etmek lazım. Her ülkenin kendi parasını kullanması da hem siyasi hem de milli bir meseledir. Avrupa Birliği bunu “Avrupalı” kimliğiyle aşmaya çalışıyor gibi. Şimdi meseleye kısaca bir göz atalım.

Geçenlerde sosyal medya üzerinden bana bir soru geldi. Kuvvetli para birimleri ile anahtar para birimleri arasındaki farkı merak eden birine açıklamayı şöyle yaptım.

Hard currency Türkçe’de “kuvvetli para” olarak kullanılır. Dolar, Euro, İsviçre Frangı, İngiliz Sterlini, Japon Yeni ve bugün Çin Yuan’ı kast edilmektedir. Key currency ise küresel ticaretin ifadesinde kullanılan paradır. Dolar, Euro, Sterlin, Yen gibi. “Anahtar para birimi” olarak da tercüme edilir.

Elbette bunlar kağıt üzerinde kabul edilen değerlendirmeler. Uluslararası kabul edilmiş en yaygın para birimi, yani hem kuvvetli para hem de anahtar para olarak Dolar kullanılıyor. Aslında bu durum ABD’nin ticaret yolu olan denizlerde egemenliğini ilan etmesiyle başladı desem yanlış olmaz. Bir zamanlar İngilizlerin egemen olduğu denizler, sterlini de egemen kılmıştı ancak geçen yüzyılın ilk yarısına bile gelmeden durum değişti. Bu arada şu bilgiyi de vermek istiyorum: ABD 1871 yılından beri dünyanın en büyük ekonomisine sahip. Gelişmekte olan ya da az gelişmiş ülkelerdeki askeri üslerdeki personel sayesinde de her yerde dolar ekonomisi yaratıyor desem yanlış olmaz.

Japonya’nın ticarette güçlü olduğu zamanlarda Dolar/Yen paritesinin 150 seviyesinde olduğunu hatırlayalım. Ancak 2008 krizinden sonra ard arda gelen olumsuzluklar sebebiyle ortaya çıkan zararları kapatmak için, Japon Yatırımcıların yurt dışındaki dolarları getirerek yene çevirmeleri sebebiyle parite neredeyse 70’lerin altına geriledi. Bu durum Japon ekonomisine büyük bir darbe vurdu. Sonuç olarak 1990’larda başlayan Japon mucizesi 2000’lerin başında sona erdi. Bu arada Japon Yeni cinsinden kredi almış olanların da ciddi zarar ettiğini hatırlatayım.

“Güçlü paraların yerini ne alacak ?…”

İngiliz Sterlini kuvvetli para olsa da dünya ticaretinde sözü geçmiyor pek. Hatta Çin Yuanı geçer akçe olmaya başladı. Euro ise AB haricinde kullanılan bir ölçü birimi değil ama yine de büyük bir coğrafya ve büyük bir ekonomik büyüklüğün parası desem yanlış olmaz. İsviçre Frangı ticaretle ilgili olmayan sebeplerden dolayı kuvvetli para haline geldi. Söylemeye gerek yok. Bir de 1000 İsviçre Frangı ile büyük miktarlardaki nakit parayı taşımak oldukça kolay, bu da onu güçlü kılıyor. Neredeyse 1000 Dolar değerinde bir banknot bu. Fakat İsviçre bu büyük banknotu tedavülden kaldırmayı düşünüyor. Aynı sebepten dolayı Euro Bölgesi de 500 ‘lük banknotları tedavülden kaldırmayı planlıyor.

Özetle doların saltanatını şu an için yıkmak kolay gibi gözükmüyor. Hala denizlerde güçlü, hatta uzayda da güçlü. Ekonomik büyüklük anlamında önümüzdeki yıllar Çin ilk sıraya yerleşirken büyük ihtimalle dünyanın tek bir para birimine doğru gidebileceğini de düşünebiliriz. İnsanlık uzaya giderken hala arbitraj farklarını konuşuyor olmak tuhaf olabilir diye düşünüyorum. Doların diğer para birimlerine karşı yükselip alçalması ticareti yapılan mal ve hizmetlerin değerini suni olarak değiştiriyor. Uzaya giden bir neslin bu anlamsızlığı ortadan kaldıracağını düşünüyorum.

Hem kuvvetli para hem de anahtar para birimi olarak kabul edilecek tek bir paranın kullanılması rüyası sonunda gerçekleşecek. Buna eminim. Ancak zamanı konusunda bir öngörüde bulunamıyorum.

 

Prof. Dr. Emre Alkin

Ara