Sebep-Sonuç İlişkilerinde Son Durum..

Piyasaların bizleri yasa boğan gelişmelerden pek etkilenmediğine geride bıraktığımız süreçte şahit olduk. Bu durum terör saldırısının hafife alınmasından kaynaklanmıyor. Şöyle bir hatırlarsak, Pandemiden önce dünyanın her yerinde oldukça zalim saldırılar baş göstermiş, halk ayaklanmaları çıkmıştı. Ancak araya giren Pandemi sürecinde insanlığa adeta format atıldı, ademi merkeziyetçilik giderek bencilliğe dönüştü. “Bana dokunmadıkça sıkıntı yok” diyen, ölüm ve acılar arasından hafta sonu gideceği maç biletini ya da restoran rezervasyonunu soran bir hale gelindi. Eleştirmekten çok vaziyet analizi anlamında arz ediyorum.

Pazar günü başlayan Dünya Kupası dahil, daha önce heyecanla beklediğimiz büyük organizasyonlar adeta alelade hale geldi, vasatlık egemen olurken, içerikten çok ambalaj öne çıkmaya başladı. Kaliteli iş yapanların maliyetler altında ezildiği, düşük gelir seviyesine tartışılabilir kalitelerde ama hak ettiğinden daha pahalıya mal ya da hizmet sunanların zenginleştiği bir sürece girdik.

Hal böyleyken toprak, sermaye, emek, emtia, mal ya da hizmet fiyatlarının belirlenmesinde alışık olduğumuz öncelikler değil başka kriterler başı çekmeye başladı. Finansmana erişmek faiz oranından , stoklamak üretmekten daha önemli hale geldi. Tüm bu gelişmeler fiyatların bir kısır döngü içinde yükselmesine sebep oldu. Normal zamanda yapılmayacak ücret zamları üst üste gelince tüm dünya 30-40 yıldır görülmeyen ciddi bir sarmala girdi. Bunlar kolay kolay atlatılabilecek sorunlar değil.

“Çivisi Çıkmış Dünya..”

Bana kalırsa dünyayı çivisinden çıkaran, süratli bir şekilde liberal demokrasiden uzaklaşmak oldu. Sadece ekonomiler değil nüfus da büyüyünce merkezden idare etmenin doğruluğu konusunda sanki söz birliği edildi. Böylelikle vatandaşların taleplerinin çok daha hızlı yerine getirileceği düşünüldü. Ancak giderek merkeziyetçi bakış açısı, “ben onların yerine iyisini düşünürüm” şeklinde bir yaklaşımı ortaya koydu. En ileri demokrasilerde bile bu yaklaşım giderek hakim olmaya başladı. Hal böyleyken liberal ekonominin temel kavramlarından kopuldu ve neoliberal adı verilen çarpık düzen her yere hakim oldu. Açıkçası giderek otokrasiye kayan siyasal rejimlerin oldukça lehine işleyen neoliberal ekonomik politikaların bir illüzyon olduğunu merkeziyetçiliği savunanlar bile anladı ama geç kalındı.

Bundan sonra liberal ekonomiye dönüş olacağını sanmıyorum. Dünyaya hakim olmuş yönetim biçimi şu an ne liberal ne de neoliberal ekonomiyi destekleyebilir. Giderek kontrolcü ve merkeziyetten beslenen yaklaşımların hakim olacağını düşünüyorum. Bu sebeple böyle bir ortamın sunacağı anlık nimetlerden tereddüt etmeden faydalanmak gerekir. Yoksa bazı fırsatlar bir daha gelmez.

Prof. Dr. Emre Alkin

 

Ara