Şimdi Ne Olacak?…

Dün döviz kurları ile ilgili doğrudan siyasetin sözlü müdahalede bulunduğuna şahit olduk. Cumhurbaşkanı Erdoğan “döviz kurlarında meydana gelen balonlara müsaade etmeyeceğiz” şeklinde bir açıklama yaptı. Bu açıklama, Doların küresel anlamda değer kaybettiği günlerden birine rastlamasıyla birlikte karşılık buldu.
Açıklamadan hemen sonra Dolar/TL’nin 3.90 seviyesinin altına sarkmasıyla beraber telefonlarım çalmaya başladı. Arayanların bir kısmı daha önceden Dolar satın almış olanlar, bir kısmı da parasını TL faizde değerlendirenlerdi. Ancak temek soru aynıydı: “Şimdi ne olacak ?”

Bazen sakin bazen de esprili cevaplar vererek anlatmaya çalıştım. Herşeyden önce şu an TL’nin Dolara karşı değer kazanması için fazla bir sebep yok. Değer kaybetmesi için de, ABD’deki davadan kamu açıklarına, cari açıktan enflasyona kadar sebebimiz çok. Dolayısıyla sert yükselişlerden sonra Dolar/TL’nin gevşediği zamanlarda ihtiyacı olanların bu fırsatları değerlendirmesi gerektiğinin altını çizdim. Sonuçta, borçları borcun sahibi öder, başkası ödemez.

Diğer taraftan,Türkiye’nin önce kendi yatırımcısı için cazibeli bir yer olmadığını da anlatmaya çalıştım. Devletin iş dünyasına verdiği desteklerin bazı yerlerde daha en baştan tükendiği, bazı yerlerde ise hiç talep görmediği de ortada. Türkiye’nin en büyük şirketlerinin Sanayi 4.0, dijitalleşme veya “IoT” dediğimiz nesnelerin interneti konusundaki planları, altyapı engellerine takılıyor. Fiberoptik yatırımlarının yetersiz olduğu bir ortamda, Sanayi 4.0 ‘a geçmek imkansız.

“Ama Katar’dan 100 Milyar Dolar gelecek, ya da gelmeye başladı” diyenler de oldu. Olabilir. Bir yerlerden para geliyor ki, şu ana kadar ciddi bir sıkıntı çıkmadı. Unutmadan: Türkiye’nin 2018 yılında en az 210 Milyar Dolar kaynağı çekmesi gerekiyor ki, döviz kurları rekorlar kırmasın. Her yıl Türkiye bu kaynağı buluyor ancak bu işin giderek zorlaştığını hatırlatmam gerekiyor.

İşin aslı şu: Türkiye döviz ödemelerine yetecek kadar döviz kazanamıyor. İhracat artıyor ama katma değeri yüksek değil. İthalatımızı tam olarak karşılayacak bir sanayi ve hizmetler sektörümüz şu an için yok. Cari açığı dışardan gelen ve çoğu zaman nerden geldiğini tanımlayamadığımız bir parayı ekleyerek kapatıyoruz. Bunun ismi “net hata ve noksan”. Bu kalem çoğu zaman doğrudan yabancı sermaye kaleminden daha büyük olabiliyor.

Hal böyleyken, TL’nin Dolara karşı değer kazanacağı konusunda iddialı yorumlar yapanlara, bozuk saatin günde iki defa doğruyu gösterdiği kadar haklı çıktıklarını ifade etmem, kalplerini kırmaz umarım.

Prof. Dr. Emre Alkin

Ara