Siyasete Girenlerin Bilmesi Gereken Gerçek..

Siyasete Girenlerin Bilmesi Gereken Gerçek..

İşimiz ve çevremizin gereği olarak doğudan batıya dünyanın birçok ülkesini ziyaret ediyoruz. Aşağı yukarı hangi ülke olursa olsun hiç değişmeyen davranış biçimleri var.

Mesela, orta gelir ve üzerindeki ülkelerde hayat pahalılığından şikayet etmek, “iyice tembelleştik” diye serzenişte bulunmak, turistlere ve yabancılara mesafe koymak, göçmenler konusunda sert ifadelerde bulunmak, siyasetin kalitesi konusunda serzenişte bulunmak adet haline gelmiştir. İşte de evde de aynı düşünceleri sıralarlar. Gerekirse bu konularda sert tartışma yapmaktan çekinmezler. Fransa, Almanya, İngiltere, İtalya, İspanya, Sırbistan, Hırvatistan, Yunanistan, ABD, Kanada gibi ülkelerde şahit olduklarımızın benzerlerini büyük şehirlerde Türkiye’de de görmek mümkündür.

Oldukça kalabalık ama gelir seviyesi ortanın altında olan ülkelerde ise insanlar temel ihtiyaçları karşılamak amacıyla mesai mefhumu olmaksızın çalıştıkları için gelir seviyesi yüksek olanların tartışmalarına pek vakit kalmıyor. İlginçtir ne kadar otokratik ya da merkeziyetçi olursa olsun bu ülkelerde yerel siyaset güçlüdür ve siyaseti alenen eleştirenlere rastlamak mümkün olmaz. Çünkü güçlenmek isteyen önünde sonunda siyaseti ya da siyasetçiyi kullanır. Ayrıca sade vatandaş başına bir şey gelmesinden korktuğu için, kıt kanaat geçinirken siyaset yapmak haricinde çıkış yolları arar. Bu ülkelerdeki insanların dışarıdaki yüzü ile evdeki yüzleri farklıdır. Dışarda etliye sütlüye bulaşmayan “çilekeş” ruhlar, evde ya çok iyi ya da çok zalim insanlar olurlar. Otorite baskısının acısını evdekilerden çıkarırlar, ya da gün içinde otoriteyi temsil ettikleri için evde sevecen olurlar. Rusya, Çin, Hindistan, Orta Doğu Ülkeleri, Afrika, Latin Amerika’da sıkça rastlanan örneklerdir bunlar. Tabii ki şaşırmıyoruz bu örnekleri de Türkiye’de görmek mümkün.

Türkiye’de her iki profilden insana oldukça fazla sayıda rastlanmasının sebebi hepimizin bildiği konu: Kimlik bunalımı. Türkiye “Doğunun en Batısı”, başkalarına göre de “Batının en Doğusu”. Sokaktaki vatandaşa “Asyalı mısın ?” diye sorulursa cevabı olumlu olmaz, “Avrupalı mısın ?” diye sorulursa cevap kişiye göre değişebilir. Orta Doğulu olmayı kabul etmez ama öyle yaşar, demokratik haklar ile bencil olmayı birbirine karıştırır, gruplaşmak yerine ya bireyselleşmeyi ya da kitlenin parçası olmayı tercih eder. Siyaseti kendi menfaatine kullanmak ve kazanan tarafta olmak ister. Bu sebeple sandığa kadar vereceği kararı bilmek mümkün değildir. Fazla sayıda hoşlanmadığı iş olursa ve bunlar menfaatini olumsuz etkilemiş ise sonucu değiştirecek beklenmedik işler yapar.

Türkiye’de tüm bu anlattıklarım sebebiyle seçim sonuçlarını doğru tahmin etmek zordur. Her iki profilin arasında çok büyük uçurumlar vardır, birbirlerini anlamakta zorluk çekerler. Ortak menfaatte buluşturmak zordur ancak nadir zamanlarda yan yana gelip tarihin akışını değiştirirler. Bu değişim her zaman olumlu sonuçlar yaratmasa da, siyasetçinin bilmesi gereken önemli bir gerçektir.

 

Prof. Dr. Emre Alkin

 

Ara