Suriye’den gelen acı haber ve bizi bekleyen kritik kararlar…

Geçen hafta Suriye konusunda daha fazla üzülmeyeceğimizi umarak, bölgenin yakın tarihini anlatan bir yazı yazmıştım. Ancak, şehit haberleriyle yine üzüldük.

Üst üste iki konferans vermek için geldiğim Antalya’dayken öğrendiğim bu acı haber öncesinde, BDDK’nın hamleleri ve döviz kurlarındaki hareket ile ilgili bir bilgilendirme yazısı yazmaya karar vermiştim. Yaşadığımız üzücü hadise sebebiyle kısa tutacağım. Türkiye’nin o anda ordusuyla verdiği cevap haricinde, başka neler yapacağını önümüzdeki saatlerde anlayacağız. Müsaadenizle şu an başka konuya geçiyorum.

Pazar gecesini pazartesi sabahına bağlayan saatlerde döviz kurlarında bir hareket de başlamıştı. Bunun sebepleri üzerinde birçok senaryo konuşulurken, ben başka bir yere dikkatimi verdim.

Döviz kurlarındaki hareketin manasını çözmek için “sepet kur”un yerine bakmayı alışkanlık edindim. Çünkü bazen euro/dolar paritesinin seyrine bağlı olarak TL’nin değeri değişebiliyor. Bu durumda sepet kur değişmiyor ama Dolar/TL’nin gerilediği ya da yükseldiği için heyecanlı yorum yapanlar bir süre sonra mahcup olabiliyor.

Geriye dönüp baktığımızda dolar/TL ve euro/TL’yi toplayıp ikiye bölerek bulunan sepet kurun zirve yaptığı yer 3 Eylül 2018’de 7.10 seviyesi olmuş. Ondan sonra geçen yıl bu zamanlara kadar sürekli düşerek 5.62’ye gerilemiş. Bu oldukça sert bir düşüş. Ancak 7.10’a kadar devam eden yükselişin Eylül 2017’deki 3.70 seviyesi olduğunu da hatırlatmalıyım. Bir başka hatırlatmam gereken durum daha var:

“Acele etmeden sakin şekilde kararlar almalıyız..”

Kurlar yükseliş hareketine başlamadan Eylül 2017’de faizler % 11-12 bandındaydı. Bankalar şirketlere telefon açıp kredi vermeye çalışıyorlardı. Hatta ihtiyacı olmadığı halde kredi alıp yarım ya da bir puan yüksek faizle mevduat yapanlar vardı. Sonra, bir anda işler ters gitmeye başladı ve kurlar neredeyse % 100 yükselirken, faizler de % 35-40 bandına oturdu.

Bugün sepet kur bu seviyelerden uzak. Ancak bir yükseliş hareketi başlarsa ne olur? Hiç yaşamasak daha iyi olur ama, daha önceki dönemlerdeki yükselişlerde sıkça söylediğim sözü tekrarlarım büyük ihtimalle: “Yine bilinmeyen sulardayız” diyeceğim. Ancak bu sefer başka parametreler de devreye girdi.

Daha önceki dönemlerde kurları baskı altına almak için para ve sermaye piyasası enstrümanları tüm olanakları kullanılmıyordu. Maliye Politikalarının büyümeye yardım edecek yeri vardı, faizlerin hızla aşağıya düşmesi doğal yollardan olmuştu.

Şimdi ise Maliye Politikası büyümeye katkı verecek imkana sahip değil, faizler negatif reel kazanç teklif eder hale geldi ve eldeki tüm olanaklarla kurlar kontrol edilmeye çalışılıyor. Dün değişen SWAP kuralları buna örnek gösterilebilir.

Dolayısıyla sepet kurun şu an 6.30 seviyesine doğru yükselmiş olması bir panik yaratmamalı. Ancak faiz-enflasyon korelasyonunda derdimizi anlatamayacak adımlar atarsak, başka kırılganlıklarla beraber yeni bir yükseliş hareketini istemeden başlatabiliriz. Dolayısıyla 19 Şubat’taki faiz kararının hem dengeli hem de anlaşılır olması büyük önem taşıyor diyebilirim.

Suriye’de hepimizi yasa boğan Rejim Güçlerinin saldırısından sonra Türkiye’nin vereceği cevabın da piyasaların yönünü belirleyeceğini söylemek lazım elbette.

Prof. Dr. Emre Alkin

Ara