Tek hane politika faizi neye yarar”, Peki ne yapmalı?…

Dünyanın her yerinde kurumlar ve bireyler tedarik zorluğu ya da fiyat yükselmesi riski taşıyan ne varsa stoklamaya başladı. Türkiye’de bu yıl bitmeden bütçe açığı ve faiz ödemeleriyle alakalı büyük sapmalar var, cari açık ve dış ticaret açığı büyüyor. Enflasyonun OVP hedeflerinin çok üzerinde gerçekleşeceği ortada. Bu durumda firmaların seçime doğru başlayacak kredi kampanyalarından faydalanması en doğru seçenek olacak. Halka Arz daha düşük maliyetli ama çok detaylı bir çözüm. Kapasite artırımı yapmadan önce, eldeki mevcutun optimal şekilde kullanıldığından emin olunması gerekir. Kapasite kiralamak da önerilebilir elbette.

Bu arada, enflasyon yüksek seyrederken ve faizler de göreceli olarak düşük iken, parasını dövizde tutanların bile hayat pahalılığından ya da artan maliyetlerden korunamadığı ortada. Böyle durumlarda firmaların içinde adalet duygusu kaybolabilir. Özellikle ücret ayarlamalarında yekpare değil “seçici” bir tutum sergilenir. Özetle, bordroda aynı işi yapan personele farklı muamele yapılarak “seçilmiş kişilere” doğru adaletsiz bir zam dağılımı yapılır.

Halbuki, aynı işi yapan kişiler aynı performansı sergiliyorlar ve tarif edilen işi layıkıyla yapıyorlarsa, ayrım gözetmeden ücretlerin aynı seviyede belirlenmesi ve ödenmesi gerekir. Aksi takdirde kurum yöneticileri adaletsiz davranmış olur. Böylelikle çalışanlar işlerinin hakkını vererek çalışmak yerine, yöneticilerine yaranma duygusuyla çalışmaya başlarlar. Liyakat ile çalışmak ortadan kalkar, sadakat ön plana çıkar. Personelin tamamında mağduriyet hissi oluşmaya başlar. Bu tip durumlar ekonominin ters gittiği zamanlarda kurumların yok olması sonucunu yaratır. Yani, iyi zamanlarda zararsız olduğu düşünülen bu yönetim yaklaşımı kurumu içten kemirir, zor zamanlar gelip çattığında bir anda çökmesine yol açar.

Sonuç olarak zor zamanların üstesinden gelmek için öncelikle adaletli bir yönetim, eğitimli insan kaynağı, kurumun faaliyeti ve risklerini doğru yöneten güçlü bir dijital altyapıya ihtiyaç vardır. Gücü merkeze toplamış kurumlar bu süreci zor atlatırlar. İnisiyatif alma becerisi olan personel ile gemiyi fırtınada yüzdürmek daha kolaydır.

Eğer herhangi bir malı stoklayacak ortamımız ya da faaliyetimiz, herhangi bir rekabete maruz kalmadan sattığımız “olmazsa olmaz” bir malımız, bankalardan düşük faizle kredi alma şansımız, ciromuz kadar kenarda tutacağımız rezervimiz yok ise bu süreci ancak ve ancak yukarıdaki iki paragrafta bahsettiğim yaklaşımlarla aşabiliriz diye düşünüyorum.

Prof. Dr. Emre Alkin

Ara