Tek Hane Politika Faizi Neye Yarayacak ?..

Merkez Bankası’nın bir önceki toplantısında “100 baz puanlık indirim bu aşamada yeterli” anlamına gelen bir cümle sarf edilince birçok kişi, “herhalde burada bitiyor faiz indirimleri” şeklinde anlamıştı. Ben de canlı yayında şöyle bir ikazda bulundum:

“Hayır, Merkez Bankası bu seferlik daha fazla indirim yapmak yerine 100 baz puanla yetinmiş, gelecek sefer en az bu kadar daha indirim yapabileceğini ima etmiş”

Nitekim öyle de oldu. TCMB Cuma günkü açıklamasında “bir kere daha indirim yapacağım ve yıl sonuna kadar başka indirim yapmayabilirim” diyerek noktayı koydu. Bundan anlamamız gereken mesaj oldukça net: Gelecek ayki toplantıda politika faizleri tek haneli seviyeye düşecek. “Enflasyon bu kadar yüksek iken politika faizlerini bu kadar düşürmenin sebebi ne olabilir ?” diye düşündüğümüzde aklımıza birkaç fikir geliyor:

– Yaklaşmakta olan küresel resesyona direnmek
– Seçimlere kadar ekonominin yavaşlamasını, emisyon gücüyle üretilen parayı bankalara düşük maliyetle satarak önlemek
– Politik söylemden geri dönememek
– Gerçekten uygulanan modelin fayda getireceğine inanmak

Tabii bu seçeneklerin üzerine “hepsi” diye bir ekleme de yapabiliriz.

Gelinen durumda, kaçınılmaz olan bazı gerçekler var. Mesela küresel resesyon ve buna bağlı olarak küresel ticarette yavaşlamanın etkisinden kurtulamayız. İhracatta sıkıntı yaşama ihtimalimiz var. Bundan başka korumacılıktan ihracat yasaklarına kadar bizim de dahil olduğumuz bir dalga yaşanıyor. Kritik bazı ürünlerinde tedariğinde zorluklar var. Çip krizi sebebiyle pasaportların tesliminde bile sıkıntılar yaşandığını hatırlayalım. Tarım ürünlerinin ihracatına birçok ülkede kısıtlama getirilirken, üretim için gerekli emtiada resesyon beklentilerine rağmen fiyat düşüşleri tam olarak yaşanmıyor.

“Peki Ne Yapmalı ?…”

Dünyanın her yerinde kurumlar ve bireyler tedarik zorluğu ya da fiyat yükselmesi riski taşıyan ne varsa stoklamaya başladı. Türkiye’de bu yıl bitmeden bütçe açığı ve faiz ödemeleriyle alakalı büyük sapmalar var, cari açık ve dış ticaret açığı büyüyor. Enflasyonun OVP hedeflerinin çok üzerinde gerçekleşeceği ortada. Bu durumda firmaların seçime doğru başlayacak kredi kampanyalarından faydalanması en doğru seçenek olacak. Halka Arz daha düşük maliyetli ama çok detaylı bir çözüm. Kapasite artırımı yapmadan önce, eldeki mevcutun optimal şekilde kullanıldığından emin olunması gerekir. Kapasite kiralamak da önerilebilir elbette.

Bu arada, enflasyon yüksek seyrederken ve faizler de göreceli olarak düşük iken, parasını dövizde tutanların bile hayat pahalılığından ya da artan maliyetlerden korunamadığı ortada. Böyle durumlarda firmaların içinde adalet duygusu kaybolabilir. Özellikle ücret ayarlamalarında yekpare değil “seçici” bir tutum sergilenir. Özetle, bordroda aynı işi yapan personele farklı muamele yapılarak “seçilmiş kişilere” doğru adaletsiz bir zam dağılımı yapılır.

Halbuki, aynı işi yapan kişiler aynı performansı sergiliyorlar ve tarif edilen işi layıkıyla yapıyorlarsa, ayrım gözetmeden ücretlerin aynı seviyede belirlenmesi ve ödenmesi gerekir. Aksi takdirde kurum yöneticileri adaletsiz davranmış olur. Böylelikle çalışanlar işlerinin hakkını vererek çalışmak yerine, yöneticilerine yaranma duygusuyla çalışmaya başlarlar. Liyakat ile çalışmak ortadan kalkar, sadakat ön plana çıkar. Personelin tamamında mağduriyet hissi oluşmaya başlar. Bu tip durumlar ekonominin ters gittiği zamanlarda kurumların yok olması sonucunu yaratır. Yani, iyi zamanlarda zararsız olduğu düşünülen bu yönetim yaklaşımı kurumu içten kemirir, zor zamanlar gelip çattığında bir anda çökmesine yol açar.

Sonuç olarak zor zamanların üstesinden gelmek için öncelikle adaletli bir yönetim, eğitimli insan kaynağı, kurumun faaliyeti ve risklerini doğru yöneten güçlü bir dijital altyapıya ihtiyaç vardır. Gücü merkeze toplamış kurumlar bu süreci zor atlatırlar. İnisiyatif alma becerisi olan personel ile gemiyi fırtınada yüzdürmek daha kolaydır.

Eğer herhangi bir malı stoklayacak ortamımız ya da faaliyetimiz, herhangi bir rekabete maruz kalmadan sattığımız “olmazsa olmaz” bir malımız, bankalardan düşük faizle kredi alma şansımız, ciromuz kadar kenarda tutacağımız rezervimiz yok ise bu süreci ancak ve ancak yukarıdaki iki paragrafta bahsettiğim yaklaşımlarla aşabiliriz diye düşünüyorum.

 

Prof. Dr. Emre Alkin

Ara