Teori deyip geçmeyin sakın…

İş dünyasının temsilcilerine bazı durumları açıklarken çoğu zaman “hocam bunlar kağıt üstünde iyi de” diye başlayan cümlelerle karşılaşıyorum. Özel sektörde çok uzun bir tecrübeye sahip olmamı unutarak ya da bilmeden söylenen bu sözlere hep gülerim. Çünkü hata yapanlar, kötü yönetenler ve firmalarının ulaştığı büyüklüğün içerisinde kaybolanlar bu sözleri sarf ederler.

Bundan başka insan kaynaklarını da oldukça kötü yöneten iş insanları var. Mesela kovduğunu tekrar geri almaktan çekinmez ama kendi isteği ile ayrılanları işe geri almazlar. Firmalarını akıllarıyla değil egolarıyla yönetenlerin marifetleridir bunlar. İşe alım süreçleri de berbattır haliyle.

İşe aldığımız veya eğittiğimiz gençlerin sürekli teknik açıdan yeterli olup olmadıklarını sorguluyoruz. Çünkü daha tecrübeleri yok. Ancak adım atmakta oldukları mesleğin felsefesi hakkında ne düşündüklerini hiç soru soramıyoruz. Yani, “amaç” öncelikli olarak sorgulamamız gereken meseleyken maalesef “malumat sorgulama” gibi bir yaklaşım içine giriyoruz.

“En basit soruyu soralım…”

Geçenlerde bir sınavda şunu sordum: “Çok kar etmenin ön koşulu çok satmak ya da üretmek midir?” Basit gibi görünen bu soruya doğru cevap veren kişi çok az maalesef. Hatta yıllar önce bir iş insanına da sormuştum. “Tabii ki çok satmak değil” diye cevap verdi ama pek de inanarak söylemediğini anladım. Maalesef, herkesin içinde çok satmak ve daha fazla satmak hevesi var. Adeta kar etmek daha geride duran bir mesele gibi.

Halbuki, iş dünyasının “bunlar kitap bilgileri” diyerek burun kıvırdığı teorik analizlerde birçok meseleye cevap verilmiş. Mesela yukarıdaki sorunun cevabını, mikro iktisat ya da fiyat teorisi olarak adlandırılan analizlerin içinde bulmak mümkün. Hem azalan marjinal ürün, hem de tam rekabet piyasası kısa dönem firma dengesinde, optimal faktör birleşim oranı bozulduktan sonra yani sadece çalışan sayısını artırmayı tercih edince, emek başına verimliliğin sürekli düştüğü hatta sıfıra kadar gerilediği, diğer taraftan fiyatlar veri yani değişmez olduğu için sürekli artan maliyetlere karşı firma kârının sürekli düştüğü görülmekte.

Aslında teoride var olan bu detay gerçek hayatta da yaşanıyor. Piyasa payı kapmak veya artan talebe yetişmek amacıyla üretimi sürekli artıran firmalar bir süre sonra hızla yükselen maliyetlerle karşı karşıya kalmakta ve karları düşmekte. Buradan hareketle hem teoride hem de pratikte yaşanan gerçekler çerçevesinde çok kar etmenin ön koşulunun çok üretmek olmadığı ortaya çıkıyor. Hal böyleyken, toplam kârın maksimum olduğu yer ile birim başına karın en yüksek olduğu yer arasında fark olduğu mutlaka firma sahibi veya firma yönetimi tarafından bilinmeli diye düşünüyorum.

Diğer taraftan, Ütopik olarak gözüken tam rekabet piyasasında firma dengesi analizi, aslında deneysel bir bilim olmayan ekonomi için aklımızda yarattığınız bir deney alanı. Sonsuz sayıda alıcı ve sonsuz sayıda satıcının bulunduğu ve hiç kimsenin fiyatı etkileme gücü olmadığı bir ortamda, firma davranışlarını fiyat haricindeki diğer değişkenler sabit kalmak kaydıyla (ceteris paribus) analiz etmek için bizlere fırsat vermektedir. Aslında firmanın görevinin etkin maliyet yönetimi ve teknolojiyi sürekli geliştirerek maliyetleri yükseltmeden üretimi artırmayı başarması gerektiğini hatırlatan bir analizdir bu.

“Teori yaşanmışlıkların da analizidir…”

Ayrıca tam rekabet piyasasının koşullarından olan “şeffaflık” yani piyasaya giriş çıkışlar ve alıcılar ve satıcılarla ilgili bilgilerin herkes tarafından biliniyor olması, bugünkü modern borsaların çalışma biçimine ilham olmuştur denebilir.

Diğer taraftan tam rekabet piyasasının bir başka özelliği olan malların ya da hizmetlerin türdeş yani homojen olması da, gerçek hayatta aynı malı ya da hizmeti üreten firmaların birbirleriyle nasıl rekabet edeceğini gösteren bir rehber gibidir. Ayrıca söz konusu mal ya da hizmetin bölünebilir yani herkese ve her keseye uygun şekilde satılabilir olması da gerçek piyasada rekabet eden firmaların tüketiciye ulaşmak nasıl davranması gerektiğine dair önemli öğüt vermekte.

Özetle, ekonominin temel kavramları aslında iktisadi faaliyetlerle uğraşanlar için temel felsefenin ne olması gerektiği konusunda bilgi veren bir rehber gibidir desem yanlış olmaz.

Prof. Dr. Emre Alkin

Ara