Cesaretten değil mecburiyetten..

Cesaretten değil mecburiyetten..

Anlaşılan, Merkez Bankası seçimler öncesinde siyasete şu iki öneride bulundu:

– Kur daha da yükselmesin diye faizi yükseltmek
– Faizi yükseltmeden yükselen kurlar ile seçime girmek

Elbette bu durumda “kurlar yükselmesin de ne yaparsanız yapın” şeklinde bir yaklaşım oluşmuş. Yine de faiz kararı açıklandıktan sonra piyasada hiçbir hareket olmaması ve 1 dakika geçtikten sonra limitli bir düşüş yaşandığını gördük. Büyük ihtimalle Merkez Bankası karara piyasanın tepkisiz kaldığını görünce satış yapmayı uygun gördü. Böylelikle net rezervler biraz daha gerilemiş oldu. Yeni rezerv seviyesi açıklanınca satışın kamudan mı TCMB’den mi yapıldığını anlayacağız.

Faiz artışına “cesur hamle” diye yaklaşanlara tebessüm ediyorum. Azıcık içeriden bilgi alacak, oradaki tanıdıklara selam çakacak veya boralardan bir görev kapacak diye insanların yaranma duygusuyla yorum yapması John Stuart Mill ‘in “on liberty” kitabında uyardığı işlere benziyor.

Dolardaki düşüş kime alım fırsatı verdi bilmiyorum ama etrafta düşük seviyelerden almayı başardığını söyleyen pek yok. Demek ki Merkez Bankası’nın tavrı “kendin çal-kendin oyna” gibi olmuş.

Açıkçası, yabancı kurumların raporlarının döviz kurunu sabit tutup faiz artışını destekleyen şekilde olmasına şaşırıyorum. Döviz talebi olunca rezervlerden satıp, sonra faiz silahını kullanarak soğutmaya çalışmak, seçimlerden sonra yapılacak yeni swaplar ve döviz girişlerine bel bağlamak, söz konusu kurumlar için riskli bir yaklaşım olarak gözükmüyor besbelli.

Sanırım seçimlere kadar Doların 35 TL olmaması için bir hamle yapıldı. Ancak piyasaların konuştuğu ve beklediği seviyeler bunun çok üzerinde. Hakikaten 1 Nisan sabahından itibaren ne olacağını merak etmeye başladım

Prof. Dr. Emre Alkin

Ara