Türkiye ile Batının ayrışması en çok kime yarar?

Bir ülkenin riskleriyle ilgili en ciddi verilerden biri olan CDS’lere baktığımızda, Türkiye’nin Brezilya ve Rusya’dan daha olumsuz bir durumda olduğunu görüyoruz. Ancak şu anki seviye rekor bir seviye değil. Geçen yıl bundan daha yüksek bir seviyeyi görmüştü. İki yıl önce ise rekor seviyelerdeydi.

Yalnız şunu da söylemeliyim…
Sadece Türkiye’de değil, dünyada da birçok olumsuzluk var. (27.03.2018) ABD borsaları yine sert düştü. Hem de uzun bir süre yatay devam ettikten sonra. Halbuki konut verileri beklenenden daha iyi gelmişti. Tüketici güven endeksinin beklenenden kötü çıkması bu sert satış için sebep olamaz diye düşünüyorum.
Sürtüşme, karşılıklı sınır dışı edilen ya da edilecek diplomatlarla zirve yaptı…

Diğer taraftan Rusya ve ABD’nin müttefikleri arasındaki gerginlik giderek artıyor. İki tarafın sürtüşmesi NATO’ya kadar sirayet etti. Karşılıklı sınır dışı edilen ya da edilecek diplomatlarla da zirve yapmış durumda. Uzaktan bakan birisi, hiç duygularını katmadan ABD’deki başkanlık süreci ve İngiltere’deki Brexit oylamasına kadar her yerde Rusya’nın ‘sihirli dokunuşları’nın olduğunu görebilir. Türkiye’nin içine girip çıktığı zorlu süreçlerde parmağı olup olmadığını bugün değil, ama gelecekte mutlaka göreceğiz.

Batı ile sürtüşmesi arttıkça Türkiye’nin ilelebet olmasa bile, kısa vadeli olarak başını Doğu’ya çevirmek zorunda kalacağı aşikâr. O zaman karşısına Rusya çıkıyor ve S-400 savunma sistemlerinden, İran ile işbirliği yapmaya kadar, Batılı müttefiklerin itiraz edeceği birçok adım atılıyor. Vize meselesinden başlayarak Batı Dünyası’nın Türkiye’yi dışlayan her adımında, her iki taraf da birbirinden uzaklaşmaya devam ediyor. Peki bu kimin lehine?

Avrupa’nın değerleri…
Aslında ne Türkiye’nin ne de Batı’nın lehine… O zaman bu durumdan kim menfaat elde ediyor? Sorunun cevabı belli. Bu durumda doğrudan doğruya Rusya’ya kızmaktansa, her iki tarafın da oturup bir düşünmesi gerekiyor. Varna’daki AB görüşmeleri bu konunun yeterli derecede anlaşılması için uygun bir ortam değil. AB’nin Türkiye’yi dışlamaya devam etmesinin Rusya tehlikesini büyüttüğünü anlamak için çok zeki olmaya da gerek yok.
Bana göre; ABD şu an için Trump ile büyük travmalar yaşıyor ve tehlikenin farkında değil. Bir yandan Rusya’da Putin neredeyse ömür boyu seçilecekmiş gibi siyaseti kurgularken, Çin’deki lider bir kanun değişikliğiyle ömür boyu iktidarı garantiledi. Yani Doğu ileriye gideceğine geriye gitmeye başladı. Bu duruma da bahaneler üretebiliyor.

AB, Türkiye’yi kendi safına çekmek zorunda
Avrupa Birliği acilen tarihten gelen vazifesini kavrayarak, Türkiye’yi kendi safına çekmek zorunda. “Canım AB zaten dağılacak bize ne ki?” demek de önemli hatalardan bir tanesi. Avrupa değerleri içinde laiklik, insan hak ve özgürlükleri, bilim, sanat ve spor ile ilgili atılımları yapmış felsefeleri barındırıyor. Avrupalılar’ın bugün bunu unutmuş olmaları, bunlara sahip olmadıkları anlamına gelmiyor.

Türkiye daha sakin olmalı
Türkiye’nin daha sakin olup, yeni bir düşünce devrimine rehberlik etmesi gerekiyor. Ancak, Türkiye’nin de kendisini dinletecek bir üsluba ihtiyacı var. Haklı olduğunu haykırmak yerine, savunduğu fikirlerin dünyanın lehine uygulamaya koyacak bir anlayışla hareket etmesi gerekiyor.

Ara