Türkiye’nin Geleceği Parlaktır Ama Biz Bugüne Bakalım..

Cuma günü bir Dünya Markasıyla ile zoom toplantısında bir araya geldik. Türkiye Ofisi merkezden gelen talep üzerine bağımsız bir ekonomistten fikir almak istemişler. Bağımsızdan kast edilen tam ortada duran bir ekonomist imiş. Benden bir sunum talep ettiklerinde kendi tarifimi de böylece anlamış oldum.

Tam 1 saat süren toplantıda bana sorulan sorular şunlardı:

– Türkiye’de tüketim bu hızla devam eder mi ?
– Orta Gelir seviyesindeki halkın durumu ne olacak ?
– Seçimlerden sonra ne değişir ?
– Tedarik zincirinde değişiklik yapmaya gerek var mı ?

Kendilerine olabilecek en detaylı şekilde cevap verdim. Tüketim hızının sürekli artan maaş ve ücretler, fiyatların daha da yükseleceği korkusu, tedarik konusundaki endişeler ve düşük faiz sebebiyle bir yıl daha bu şekilde devam edebileceğini, seçimlerden önce kredi musluklarının açılmasıyla bu devinimin sigortalandığını söyledim.

Açıkçası orta gelirin durumunu neden sorduklarını merak ettim. Çünkü söz konusu markanın ürünleri artık ilave gümrük vergileri ve artan döviz sebebiyle lüks mal kategorisinde değerlendirilmesi gerekir. İnsanlar elindeki parayla yaşayacakları tek lüks ayakkabı, çanta, kıyafet ve lokanta harcaması olduğu için, sordukları sorunun Türkiye için bir geçerliliği olmadığını söyledim. Çok yakından takip ettiğim için markanın cirosunun Türkiye’de sürekli yükseldiğini de biliyorum. Verdiğim cevaptan tam olarak tatmin olmadıklarını anladığım için, OECD’de yapılan bir anketi hatırlattım. “Orta Gelir Seviyesinde Olmadığı Halde Kendini En Çok Öyle Hisseden Ülke” araştırmasında Türkiye birinci gelmiş. Halkın % 49’u alt orta, orta ve üst orta gelir seviyesinde olduğu halde vatandaşların % 70’inden fazlası kendini orta gelir seviyesinde sanıyormuş. Bu durumda az bir motivasyon ile harcama hemen hızlanıyor.

“Seçimden Sonra Ne Olur?..”

Seçimlerden sonra Türkiye’de mevcut ekonomi politikalarından tam bir dönüş olmayacağını ancak para politikasında bir kısım yumuşama gelebileceğini ifade ederken, asıl meselenin dünyanın hızla liberal demokrasiden uzaklaştığını, Rusya’nın Ukrayna’yı tamamen işgal etmeye çalışabileceğini, ABD seçimlerinden sonra ortalığın karışabileceğini söyledim. Tüm bunlar Türkiye’deki seçimler kadar bölge siyasetini etkileyecek konular. Bundan başka Cumhur İttifakının son zamanlarda kamuoyunda yerini dengelediğini de ekledim.

En önemli soru belki de sonuncusuydu. McKinsey’in 2020 sonunda hazırladığı rapor gösteriyor ki ilaç sektörü, deri-giyim-ayakkabı-beyaz eşya gibi sektörlerde tedarik zincirleri yeniden yapılanacak. Dolayısıyla marka yetkililerine AB’ye yakınlığı göz önüne alarak Türkiye’ye yatırım yapmaları gerektiğini söyledim. Nestle, Ford, Mercedes, Roche, Coca-Cola, Siemens, Renault gibi markaların bazılarının neredeyse 100 yıldır Türkiye’de faaliyette olduğunu hatırlatarak “geleceği parlaktır bu ülkenin” diyerek sözlerimi bitirdim.

Dilerim yaptığım sunum bu önemli markanın ülkemizdeki faaliyetlerini artırmasına fayda sağlar.

 

Prof. Dr. Emre Alkin

Ara