Umumi istek üzerine enflasyon yorumu…

– Hoca bari sen yapma!

– Neyi?

– Enflasyona kayıtsız kalma

– Enflasyon bize kayıtsız kalıyor bence.

Enflasyonla ilgili fazla bir yorum yapmayınca sosyal medyadan bir takipçim sitem etmiş bana. Sonra bir baktım yorum bekleyenlerin sayısı enflasyondan daha hızlı artıyor, özet bir yorum yapma gereği duydum. Hatta YouTube’a da video eklememi isteyenler oldu. Hepsini sırayla yapacağız.

Aslına bakılırsa, enflasyon beklentilerini de içeren bir YEP sunumunun geçenlerde yapılmış olması sebebiyle, bazen falcılık bazen de zekâ gerektiren “bu ay kaç çıkar” mesaisinin bir anlamı kalmadı. Devletin de 2020 için çift hane enflasyon olacağını kabul etmiş olmasıyla beraber, rakam açıklaması eski heyecanını yitirdi.

Hafta başında açıklanan TÜFE rakamları bu sefer İTO Geçinme Endeksi’ne göre daha düşük geldi ama yine de %12’ye yakın bir yıllık enflasyonu içeriyordu. Toplam 418 kalem mal ve hizmeti içeren TÜFE endeksindeki yükselişin en önemli kaynağı yine işlenmemiş tarım ürünleri olarak göze çarpıyor ama ana gruplar itibariyle öne çıkanlar mobilya, ev aletleri ve ulaştırma olarak gözüküyor. Ancak tekrar etmekte bir beis görmüyorum, eylül ayında patlıcan, sivri biber, çarliston biber ve muz %15’ten fazla yükselmiş.

Aklıma Merkez Bankası Eski Başkanı Gazi Erçel’in elindeki sivri biberle enflasyon mücadelesini anlattığı anlar geldi. Demek ki o gün bugündür bir şey değişmemiş, sivri biber enflasyonist ortamın sembolü olarak kalmış durumda.

“Fiyatı en çok yükselen de en çok düşen de tarım ürünleri..”

En çok düşenlerin de arasında genellikle işlenmemiş tarım ürünleri var aslında. Limon, elma, balık ve erikte fiyatlar %22 ile %7 arasında düşmüş. Ancak eylül ayında 418 kalem mal ve hizmetten sadece 62’sinin fiyatı düşerken, 313′ ünde fiyatlar artmış gözüküyor. Buradan hareketle çekirdek enflasyona bakmakta fayda olduğunu anladım. Çünkü çekirdek enflasyon, mevsimine bakılmaksızın her ay satın almak zorunda olduğumuz mal ve hizmetleri temsil ediyor.

Maalesef orada da herhangi bir gevşeme yok. Aksine dikkatlice baktığımızda Eylül Ayında TÜFE’ye göre daha fazla ivmelenmiş gözüküyor. Enflasyona doğrudan etki yapan, ya da vatandaşa hayat pahalılığını daha fazla hissettiren tarımsal mallara ihracat yasağı getirerek fiyatlar düşürme taktiği uygulandığını da görüyorum. Ancak bu tip politikalar arzu edilen sonucu vermediği gibi yan etkileri oldukça yıkıcı olabiliyor. Mahsulün arz fazlası sebebiyle çürümesi ve bir değere dönüşememesi telafisi çok zor yan etkiler yaratacaktır. Bu açıdan, sürekli tekrar ettiğim gibi dış ticaret rejiminin en baştan ele alınması zaruri gözüküyor. Arz-Talep dengesini bozarak enflasyonu düşürmek yerine, arz-talep dengesini sağlayarak bu amaca ulaşmak en doğru davranış olacaktır.

Sonuç olarak, enflasyonun baz etkisinin de yardımıyla bu yıl %10-11 arasında çıkmasına kesin gözüyle bakabiliriz. Eğer iki ay boyunca Dolar/TL çok anormal bir hareket olmazsa, gelecek yılın ilk üç ayında enflasyonun nispeten sakin seyredeceğini söylemek falcılık olmayacaktır diye düşünüyorum.

Prof. Dr. Emre Alkin

Ara