Umut, beklenti ve gerçekçilik üçgeninde ekonomi…

Kredi notunun son açıklamada olduğu yerde sayması karşısında bazı öfkeli açıklamalar gelmesini bekledim. Herkes çok meşguldü sanırım. Ben kendi adıma kredi derecelendirme kuruluşlarının siyasi güdümle karar verdiğini gözlemlediğim için “bu da geçer” tadında okudum açıklamaları. Ancak şuna dikkat çekmek istiyorum. Geçen yılın sonunda büyüme ve diğer parametrelerle ilgili ortaya konan öngörüler yavaş yavaş aşağıya doğru revize edilmeye başladı. Doğal olarak, Türkiye ile ilgili isabetli öngörüde bulunamayan uluslararası kurumlar ülkemiz için de beklentilerini törpüledi.
Başta OECD olmak üzere uluslararası kuruluşların Türkiye ile ilgili büyüme beklentisi oldukça düşük gözükse de Uluslararası Kurumların 2020’deki beklenti erozyonu sebebiyle, dikkatli davrandıklarını görebiliyorum. Birinci tabloda OECD ikinci tabloda ise kendi beklentilerimi belirttim.

Görüldüğü gibi OECD 2020 yılındaki sert düşüşten sonra, ülkelerin tamamında “V” tip bir sert toparlanma öngörmüş durumda. Umarız bu toparlanma şekli “W” ta dönmez. Dönerse işimiz zor.

“Gerçeği kabullenmek sorunları çözmek için en önemli adımdır”

Rakam olmayan yerler şu ana kadar OECD raporunda bahsedilmemiş konular olduğu için, ABD’de enflasyonun % 2.5 civarında tamamlanacağını, Birleşik Krallık’ta bu rakama yakın olacağını, AB’de % 1.5-2.0 arasında yaşanacağını ön görebiliyorum. Gelişmekte olan ülkelerde işsizlik rakamları muamma, yine de en yüksek oranın Türkiye’ye ait olacağını tahmin ediyorum.

 

Türkiye ile ilgili beklentiler tablosu ise tamamıyla bana ait öngörüler. Büyüme için umutluyum, işsizliğin tek haneye inmesi için sabırlı olmamız, tek hane enflasyondan vaz geçmeden yola devam etmemiz, bütçe gelirleri ve giderleri arasındaki dengesizliğin birkaç yıl daha devam edeceğimi gerçeğini kabul etmemiz ve cari açık konusunda da hayal kurmak ile hayalperestlik arasındaki farkı anlamamız lazım derim.

 

Ara