Yabancılar neyi en çok merak ediyor…

Son iki aydır Türkiye’de mukim olan yabancı markalarla ve diplomatik temsilcileriyle toplantılar yapıyorum. Yurt Dışındaki Genel Merkezlerin Başkanları ya da başkan Yardımcıları düzeyinde yapılan bu toplantıların karşılıklı olarak faydalı geçtiğini söyleyebilirim.

Diplomatik temsilciler ekonomi haricinde pek soru sormuyorlar. Ticaretin ve İlişkilerin prensipler dahilinde devamı için çalışıyorlar. Diğer taraftan çok uluslu firmalar ve küresel markalar iki önemli konuyu merak ediyor:

– Kur ve Enflasyon Ne olacak?

– Seçim ne zaman olacak ve nasıl sonuçlanacak?

Bu arada tedarik zincirinin kopması ile beraber Türkiye’nin Avrupa’ya yakınlığından elde ettiği ek ihracatın kalıcı olup olmayacağı da merak ediliyorlar. Açıkçası “kaliteli ürün ve ucuz işgücü” kavramının içini dolduran bir ülke olmak 1990’lara ait bir durumdu. Maalesef bugün de aynı durumdayız ve markalar üretimlerini kaydırmak için bunun devam edip edemeyeceğini merak ediyor. Üzücü olan bir başka gerçek de şu: Bu markaların düşük maliyet için Türkiye’yi seçmeleri, ürünlerin daha düşük fiyatla satılmaları sonucunu getirmeyecek. Çünkü her markanın bir fiyat stratejisi var, ne aşağıya inebilirler ne de üzerine çıkabilirler.

“Ucuz iş gücünün bize faydası var mı?..”

Dünyanın tüm markaları ve firmaları, ne kadar kendi piyasalarına hakim olurlarsa olsunlar, rakiplere göre fiyatlarını belirleyerek yola devam ediyorlar. Bu sebeple “uçtan uca” tüm süreçlerin dahil edildiğini bir planlama ile yola devam ediyorlar. Kapasite, tedarik, enerji, lojistik, finansın yanında ülkelerin hukuk sistemleri de büyük önem taşıyor. Rejimin demokratik ya da totaliter olmasından çok, herhangi bir sorun çıktığında muhatabın fazla sayıda ya da muğlak olmamasına bakıyorlar. Bu sebeple seçim sistemi ve seçimlerin akıbetini merak ediyorlar.

Küresel markaların hassas olunan noktalar çocuk işçi çalıştırmama, çevreye duyarlılık, rüşvet-suistimale karışmama vs diyebilirim. Mali konuların yanında belki de daha fazla bu konularla ilgileniyorlar. Küresel Markalar olumsuz bir haberler borsalarda sert şekilde değer kaybettikleri, üst düzey yöneticileri istifa etmek zorunda kaldıkları için öyle işlere karışmamak için özel departmanlar bile oluşturulmuş durumda. Bu departmanlar sosyal medya üzerinden de küresel olarak gelişmeleri yakından takip ediyorlar.

Özetle, zor zamanlardan geçerken markaların maliyet odaklı olarak Türkiye’yi incelemeye aldıkları ancak seçim senaryoları konusunda tereddütlü oldukları, enflasyon ve kur artışlarının onları endişeye sevk ettiği anlaşılıyor. Ancak yine de vaz geçmiyorlar Türkiye’den. Bunu da görmezden gelemeyiz.

Prof. Dr. Emre Alkin

Ara