Yağmadan Gürlemek…

Gündem adeta fırtına gibi ilerlerken, Dolar/TL ve Gösterge tahvilin faiz oranı adım adım yükselmeye devam ediyor. Para otoritesi olan TCMB’nin, TL’nin değer kaybının önüne geçmek için sürekli çabaladığını görüyoruz.
Aslında, Merkez Bankası’nın hem TL hem de Döviz tarafında attığı adımlarla şunu demek istiyor:

  1. Döviz ihtiyacı olanlar varsa benden tedarik edebilir
  2. Piyasaya fazla TL bırakmaya niyetim yok, bunun için kuralları sürekli değiştireceğim

Açıkçası Merkez Bankası 1994 ve 2001 Krizleri esnasında yapılan hataları tekrar etmek istemese de, piyasadaki TL’yi sınırlayarak istenmeyen yan etkiler yaratabileceğinin pek farkında değilmiş gibi gözüküyor. Uyarmadan edemem: hem faizler hem de döviz kurlarının sert şekilde yükselmesi sonucu doğabilir.

Tekrar hatırlatayım: Faizlerin kendiliğinden yükselmesi döviz kurlarını düşürmez. Merkez Bankası’nın faizleri artırarak kurları sakinleştirmeye çalışmamasının arkasında şu sebepler olabilir: Ankara’nın faizler artarsa vereceği tepkiden çekinmesi ya da faizleri yükseltse de kurları sakinleştirebileceğinden emin olamaması. Belki de her ikisi birden.

Nato, ABD, Almanya ile gerginlikten Orta Doğu’daki sıcak çatışmalara kadar her gün yeni heyecanlara uyanan Türkiye’de, asıl sorun büyüme modelinin yatırımcıya cazip gelen bir yanının olmaması. Çift hane büyüme bile gerçekleşse, işsizlik, enflasyon, döviz kurları, faizler, tasarruf açığı, vergiler, düşük katma değer, cari açık, bütçe açığı gibi başlıklar olduğu gibi kaldığı sürece ekonomi kimse için ilham kaynağı olmayacak.

Bu arada, dün moderatörlüğünü yaptığım bir toplantıda devletin ihracata verdiği teşvikleri inceleme fırsatı buldum. Ekonomi Bakanlığı’nın ayakta alkışlanacak kadar çok çeşitli ve çok sayıda verdiği teşviklerden özel sektörün haberdar olmadığını da gördüm. Anladım ki, teşvik sayısı ve çeşidi o kadar fazla ki, firmalar hangisine müracaat edeceğini bilemiyor.

Devletin verdiği kolaylıkların kullanılması için yine devletin vatandaşa yol göstermesi gerektiği ortada. “Orada duruyor git al” demekle, teşviklerden faydalanmak imkansız gözüküyor. Demek ki sadece vermekle olmuyor, bir de neyi nasıl alınacağını tarif etmek, yol göstermek de gerekiyor.

Sonuçta, teşvikleri kullanan yoksa ya da az kişi kullanabiliyorsa, gerçekte teşvik “yok” demektedir.

Prof. Dr. Emre Alkin

Ara