Zor zamanlarda zorunlu tercihler…

Hafta sonu temasta olduğum iş insanları, ihracatçı sektörler açısından bir sıkıntının şimdilik yaşanmadığını ancak Turizm ile ilgili beklentilerini aşağıya çektiklerini ifade ettiler. Bu arada artan fiyatlara rağmen Ramazan ayının ilk haftasında restoran ve kafelerde yavaşlayan işlerin, bugünlerde zirve yaptığını da gözlemliyorum.

Şunu net olarak söyleyebilirim ki, tek başına ya da evli ama çocuksuz yaşayan kişilerin geride bıraktığımız 1 yılda evde yemek yapmaları dışarda yemelerinden daha pahalıydı. Şimdi ise hem evde hem de dışarıda yemek pahalı hale geldi. Diğer taraftan en az 1 çocuklu bir ailenin dışarıda değil evde yemek yemesi ölçek ekonomisi açısından daha mantıklı hale geldi.

Geçen ay Antalya’da her zaman uğradığım bir balık restoranının menüsünde bazı yemeklerin kaldırılmış olduğunu gördüm. Sebebini sorunca aldığım cevap hem ilginç hem de mantıklıydı: “Kilosu 300 TL olan bir deniz mahsulünden yaptığım yemeği kaça satabilirim ki ?”. Aslında bu cevabın içinde hem rasyonellik hem de hümanizm yatıyordu. Yüksek fiyatlı bir yemeği menüye koyup hem kendisi hem de firması için olumsuz dedikodu çıkarmak istemiyor, diğer taraftan restorana gelen müdavimlerin kendilerini kötü hissetmesine engel olmaya çalışıyor. Herkes bir anlamda psikolog olmaya çalışıyor desem yanlış olmaz.

“Bütçe yapmak teknikten çok sanat oldu…”

Çalışanların hayat pahalılığından şikâyet edip ücretlerini düşük bulmaları bir kenara, kurumların da maliyetlerinin 3 haneli olarak artmış olması, insan kaynaklarını elinde tutmaları ve geliştirmelerinin önüne engel yığmakta. Öyle ya da böyle kurum çalışanlarının bilgi ve görgülerini artırmak, aidiyet duygusunu pekiştirmek adına yapılan etkinliklerin maliyeti karşısında yöneticilerin seçeneksiz kaldıklarını görüyorum. “Bu organizasyonu yapacağıma sürpriz bir harcamayı fonlarım daha iyi” dediklerini görüyorum. Ancak gerçek şu ki, faaliyet giderlerinin tamamı artık sürpriz artışlara sahne olacak. Bütçe yapmak bir teknikten çok sanat haline geldi diyebilirim.

Sosyal medyada herkes birbirine benzin ve mazot faturalarının resimlerini gönderiyor. Diğer taraftan fiyat tavanı uygulanan sektörlerdeki yabancı firmalar Türkiye’ye ürün göndermekte tereddüt ediyorlar. Maliyet yükselirken gelire sınır koyulması uzun süre yönetilecek bir durum değil. Dünkü raporda belirttiğim olumsuz senaryoların gerçekleşmesi durumunda, firmaların ülkeden çıkması değil ama faaliyetlerini durduracaklarını söylemek hayalperestlik olmaz.

Ekonominin 360 derece analiz edilip, aksayan yerler ile piyasa ekonomisine uymayan yerlerini tespit edip düzeltmek, aksamadan çalışan yerlerin önünü tıkamadan güven artırıcı adımları atmaya başlarsak bunların üstesinden gelebiliriz. Korkulanın aksine, bu adımların huzur ve barışı artıracak etkisi olacaktır diye düşünüyorum.

Prof. Dr. Emre Alkin

Ara